EFENDİM, siz şimdi tarikatların iktidar sahibi (muktedir), tekke ve zaviye gibi mekânların gözde olmalarına bakmayın, bu türden irtica ve fesat yuvaları 30 Kasım 1925 tarihinde bir yasa ile yasaklanmıştı.
Günümüz Anayasasının 174. maddesi tarafından korunan 8 Devrim Yasası’ndan biri olan 677 sayılı yasanın özgün başlığı şöyledir:
“Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine (kapatılmasına) ve Türbedarlık ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına (kaldırılmasına) Dair Kanun.”
Bu yasa 1950’den bu yana sağ iktidarlar tarafından kemirilse de, günümüz iktidarı tarafından yok sayılsa da halen yürürlüktedir. Bunu hatırlatmak isterim!
KORALTAN’IN TEKLİFİ
Konya Milletvekili Refik Bey (20 yıl sonra Karşı Devrimci Demokrat Parti’nin kurucuları arasında yer alacak olan Refik Koraltan) ve beş arkadaşı tarafından hazırlanan ve kabul edilen yasa önerisi şöyledir:“Türkiye Cumhuriyeti içinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhinin yetkisi altında ve gerek diğer şekillerde kurulmuş bulunan tekkeler ve zaviyeler toptan kapatılmıştır.”
“Genel olarak tarikatlerle şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık gibi unvan ve sıfatların kullanılmasıyla bu unvan ve sıfatlara ait hizmet vermek ve kisve giymek yasaktır. Türkiye Cumhuriyeti içinde sultanlara ait veya bir tarikata veyahut ticari çıkarlara dayananlarla tüm diğer türbeler kapatılmıştır ve türbedarlıklar kaldırılmıştır.”
İNSAN OLMAK İÇİN
Yasa maddesinde sayılan unvan ve kurumlar, günümüzün naylon demokratları tarafından kutsanan 1925 tarihli Şeyh Sait İsyanı’nda çok önemli bir rol oynamışlardı. Bu ilişki, söz konusu yasanın çıkartılmasında başlıca etken olmuştur.
Mustafa Kemal, 30 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu’da yaptığı konuşmada, tekke ve zaviyeler hakkında şunları söylemişti:
“Bugün bilimin, fennin, bütün her şeyiyle uygarlığın aleviyle yüz yüze gelişinde filan ve falan şeyhin yol göstericiliğinde maddi mutluluğu ve maneviye arayacak kadar ilkel insanların Türkiye uygar toplumunda varlığını asla kabul etmiyorum.”
“Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın emrettiğini ve istediğini yapmak insan olmak için yeterlidir.” (Hakimiyeti Milliye gazetesi, 1 Eylül 1925)
DENİZ FENERİ’NİN ATALARI
Yasa’nın yasakladığı cemaatler, örgütler, kuruluşlar, (günümüzde) hakkında Almanya’da mahkumiyet kararı verilmiş olan Deniz Feneri gibi derneklerin atalarıdır. Bir araştırın, bakın kaç tane vakıf var, kaç vakıf hastanesi, üniversitesi, gizli bankası var.
30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı yasa Cumhuriyetimizin temel direklerinden biriydi. Ne yazık ki “biridir” diyemiyorum, “biriydi” diye yazıyorum. Unutulmasın diye!