YİRMİ beş yıldır bu kentte oturduğuma bakmayın, İstanbul’u sevmem.
“Pistanbul” lafının patenti de bana aittir. Sonra başka öntakılarla birtakım sözcükler yaptılar, fiyakalı! Tarih Vakfı tarafından yayımlanan İstanbul dergisinin, “İstanbul’un gelecekteki rolü” üzerine açtığı “Küresel İstanbul için ne dediler?” başlıklı soruşturmaya verdiğim cevap derginin Ekim 1993 sayısında yayınlanmıştı. Yazının adı Pistanbul idi. Yazıyı “Yazmasam Olmazdı” (Doğan Kitap, s. 215) adlı kitabımda okuyabilirsiniz.
Daha önce de uygulaması vardı ama son iktidarın devr-i saadetinde bütün uluslararası toplantıların neden hep İstanbul’da yapıldığını düşündünüz mü? Bir yılda en az 100 kadar uluslararası siyasal, ekonomik, sportif, sanatsal, vb., toplantı yapılıyor İstanbul’da? Neden, İstanbul Türkiye’nin siyasal başkenti mi? Fransa’yı çok iyi bilirim: Uluslararası bir toplantının Paris dışında bir başka yerde yapılması için olağanüstü bir durumun olması gerekir. ABD’de uluslararası siyasal toplantılar nerede yapılıyor, New York’ta mı yoksa Washington’da mı ya da San Francisco’da mı? Bir ülkenin cumhurbaşkanı, meclis ve senatosu, hükümeti nerede “mukim” ise, normal koşullarda uluslararası toplantılar orada yapılır. Türkiye’de cumhurbaşkanı, TBMM ve hükümet Ankara’da mukim ama uluslararası toplantılar hep İstanbul’da yapılıyor.
Bizzat İstanbul’un kendisi ve Cumhuriyet karşıtları Ankara’yı hiç sevmemiştir. Ondan nefret etmiştir. Bir zamanlar, Cumhuriyet’e açıktan küfredemedikleri için Ankara’yı horlayıp aşağılarlardı. Çünkü Ankara demek Devrimci Cumhuriyet demekti. Efendim, Şair-i Azam Yahya Kemal adlı tufeyli beyefendi kendisine “Ankara’nın neresi güzeldir?” diye sorulunca, “İstanbul’a dönüşü!” diyesiymiş. Bunu söylerler ve hart hart katır gibi gülerler. Gülün bakalım! İstanbul 2010 yılında Avrupa’da bir kasaba ile birlikte Avrupa Kültür Başkenti idi. Yüzüne gözüne bulaştırdı. Günahı söyleyenin boynuna, paralar hamhumşaralop edildi. Bir kültür başkenti düşünün ki adama benzer bir operası, CCR dışında bir konser salonu bile yok. İstanbul olmuşsun kaç yazar! Ama bütün uluslararası toplantılar Ankara’da değil, İstanbul’da yapılıyor.
İzninizle, 18 yıl önce kaleme aldığım yazından birkaç cümle aktaracağım: “İstanbul, 1993 yılının eylül ayında bir ayrışan kadavradır, bir kanserli dokudur. İstanbul’un yaldızı olan beş yıldızlı oteller, Çırağan Sarayı, sözde sosyetenin eğlendiği gece kulüpleri kanserlidir; Boğaz en azından Haliç kadar kanserlidir. Birkaç bin kişi dışında, İstanbul’da yaşayanların hepsinin ruhları ve beyinleri kanserlidir.” “İstanbul Cumhuriyet döneminde ne yazık ki bu ülkenin bir numaralı kenti olma konumunu sürdürerek adam olma şansını yitirmiştir.” İstanbul her şeyiyle Türkiye’yi zehirliyor!