AKP’nin TBMM grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, CHP’yi ve yeni genel başkanını eleştirirken şöyle konuşmuştu:
“Bol keseden vaatler Kayseri’ye deniz getirmek gibi. Bu vaatlerden benim milletim çok gördü. Unutmayın, manşetle gelen manşetle gider. Tenekeyi istediğiniz kadar altın rengine boyayın teneke kalacaktır.” (Radikal, 27.5.2010) Teneke kimdir? Yeni genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu mu? Hayır! Öyle olsaydı, Başbakan o ünlü belagatiyle, tadını çıkarta çıkara bunu açıkça söylerdi. CHP mi? Evet. Ama sadece CHP değil teneke olan. Aslına bakarsanız, Başbakan CHP üzerinden, bu partinin kurduğu 1923-1950 cumhuriyetini kastetmektedir. Teneke olan 1923-1950 cumhuriyeti ile birlikte 1950-2010 yılları arasında cumhuriyet ve demokrasiyi inatla savunan CHP’dir! Ben böyle anlıyorum! * * * Bu teneke cumhuriyetin başında 1923-1938 arasında Atatürk, 1938-1950 arasında İnönü vardır. Zamanın Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a “Hop dedik!” demesi gibi, Mersinli çiftçiye “Ananı al git!” demesi gibi, “Kudüs’ün kaderi İstanbul’un kaderinden, Gazze’nin kaderi Ankara’dan ayrı değildir!” demesi gibi, Başbakan söylediklerini kulağı duymadan konuşuyor. Öylesine duymamaktadır ki terör örgütü saymadığı Hamas, Türkiye’nin de altını imzaladığı uluslararası belgelere göre bir terör örgütüdür. Başbakan, Mavi Marmara gemisinin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku sözleşmesine göre hukuki durum ve konumunu umursamadan İsrail’e meydan okuyup ültimatom çekmekte; İsrail’e karşı kabadayılık yaparken gözden düşürülmesine her gün katkıda bulunduğu TSK’nın donanmasına, hava kuvvetlerine güvenmektedir. Türkiye bugün eğer uluslararası planda biraz ciddiye alınıyorsa, bunun hikmeti AKP hükümetinden değil, fakat Cumhuriyet’in uygar devlet kurum ve kuruluşlarından, Anayasa Mahkemesi, Danıştay gibi anayasal kurumlarından, TSK’sından, teneke cumhuriyetin temellerini attığı sınai ve ekonomik gücünden kaynaklanmaktadır. * * * Günümüz CHP’sini ve onun genel başkanlarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını, politikacılarını eleştiren herkes çok dikkatli davranmak, onun geçmişine küfretmemek zorundadır. Özellikle de 1923-1950 dönemini hedef alanlar çok daha dikkatli olmak zorundadırlar. 1923-1950 dönemi Türkiye Cumhuriyeti’nin sadece geçmişi ve bugünü değil, aynı zamanda geleceğidir. Bu dönem hiç kuşkusuz dokunulmaz değildir. Değildir ama o dönemi hiç kimse hor kullanamaz, hiç kimse o döneme saygıda kusur edemez. Günümüzde kimse yazamasa da ben yazarım bunları. Yazmak zorundayım: Cumhuriyet hedef alınarak CHP’yi teneke olarak tanımlamak kimsenin haddi olmamak gerekir. Evet, buna rağmen, bir başka dünya mümkündür!