2009 yılının şubat ayında, 1970’lerin ortasında Ankara Basın-Yayın Yüksek Okulu’nda verdiğim "Televizyon Yazarlığı" derslerinin ders notlarını kitap olarak yayınlamayı düşünmeye başladım. Çünkü televizyonların yöneticilerinin de, çalışanlarının da ciddi bir eğitimden geçmeye gereksinimleri var.
"Aptal sarışın" demeyelim ama "ekranda güzel kadın" tutkusu Türk televizyonculuğunun en büyük günahıdır. Yapım ve yönetimle ilgili bir günah!
Bir de cerre çıkmış sûhte-gán (softa, medrese öğrencileri) gibi televizyon televizyon gezip vaaz veren gazete yazıcıları ve üniversite hocalarının katılımcı olarak işledikleri günahlar!...
KADINI DÖVME HAKKI!
Ne televizyonun, ne moderatör ya da moderatristin (yani tartışma programı hakeminin) ne de program katılımcılarının adını vereceğim. Gereksiz! Çünkü başka televizyonlarda da her gün örnekleri var.
Sözünü ettiğim televizyondaki tartışmanın konusu "İslamda Kadın"; tartışma daha çok erkeğin kadını dövme hakkı üzerinde yoğunlaşıyor. Katılımcılardan ikisi dinalimi, İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi. İşin trajikomik yanına değinmeden önce, programı programcılık açısından eleştireceğim: Bu türden özel konular sadece din programlarında tartışılmalı. Programın yöneticisi de, katılanları da konunun uzmanları olmalıdır. Dışardan seyirciler telefon ve e-mail ile, stüdyo seyircileri bizzat konuyla ilgili soru sorabilirler.
Ama konunun tehlikeli yanı: Dinin cevaz verdiği eylemi TC Medeni Kanunu cezalandırıyor.
Bu türden tartışmalarla insanların kafasını karıştırmayalım.
GÜZEL KADINA FIRÇA!
Sözünü ettiğim tartışma programının hakem-yöneticisi, aynı işi her türlü programda, uzmanı olmadığı konularda yapan güzel bir kadın, televizyonun kadrolu elemanı.
Sorduğu ham ve saçma sorularla din bilginlerinden birini çıldırtıyor. Din bilgini nezaketi mezaketi bir yana bırakıp televizyonun kadrolu elemanı güzel kadını iyice fırçalıyor; Kuran-ı Kerim’in Türkçe mealini okuyup okumadığını soruyor. Okumamış! "Öğrenmek için size soruyorum ya!" diye inliyor güzel kadın. Neredeyse ağlamak üzere.
Fakat ekranda izlenen program tepeden tırnağa yanlış:
1. Konunun uzmanı olmayan bir yönetici-hakem programı yönetiyor.
2. Konunun uzmanı olan üniversite hocaları durumu bile bile ekrana çıkıyorlar ve hakemin cehaletine sinirleniyorlar. Peki değerli hocalarım program yöneticisinin bilgi durumu neden ilgilendirmiyor sizi? Sıradan bir genç kadının dini tartışma programını yönetmesini neden kabul ediyorsunuz, kedinin fareyle keyiflenmesi gibi keyiflenmek için mi?
DİNİ Mİ ÖĞRENİYORLAR?
Aklıma gelmişken söyleyeyim: Türklere Kuran Kursları tamamen yanlış. Hele 18-20 yaşından küçük çocuklara. Kuran ayetlerinin Arapçasını ezberliyorlar. Peki dini mi öğreniyorlar? Yetişkin olmayan insanlara teolojik konuları öğretmek de yanlıştır. Çocuklara İslam’ın 5 şartını, namaz kılmayı, bazı temel duaları öğretmek yeter de artar bile.
Aynı hakem-yöneticilerin hem moda programlarını hem de dini programları yönettiği televizyonlarda bu konuyu ele alan programlara rastlamadım. Tasvirini yaptığım televizyonun yöneticileri konunun uzmanı bir hakem bulup bu konuyu tartışmaya açmalı.