Türkçesi "ödün". Ama Arapça kökenli bu sözcüğün Osmanlıca sözlükteki anlamı şu: "Bedel verme, karşılık olarak bir şey verme, verilme."
Bu kadar açıklama yeter. Açıklamalı anlam bir değiş-tokuş eylemini betimliyor, tasvir ediyor.
Bir ticaret, bir trampa söz konusu.
Karşılığında bir şey almadan bir şey vermeye taviz ya da ödün denmez, denilemez. Ama bizde tavizin, ödünün karşılıksız verildiği sanılıyor.
Sözcüksel anlamını bilmeden yapılan her eylem yanlışın tuzağına düşer.
Önce yaptığın işin sözcük anlamını bileceksin!
* * *
1970’lerin ortasında Yunanistan’la aramız iyileşmeye başladığı, ders kitaplarının karşılıklı taranması düşünülmeye başlandığı bir sırada, TRT Yönetim Kurulu’nda, televizyon programlarıyla ilgili bir toplantıya davet üzerine katıldığım bir gün, ortamın barışçı havasından yararlanarak şöyle bir öneride bulundum:
"Açılış jeneriğindeki askerli görüntüyü kaldıralım. Televizyona militarist bir hava veriyor. İstiklal Marşı ile bayrak yeterli" dedim. Yönetim Kurulu’nda yüzler gerildi.
Hızımı alamayıp "Her yıl 26 Ağustos’ta başlayıp Yunan’ın Akdeniz’e döküldüğü 9 Eylül’e kadar her gün yayınladığımız ’Kahpe Yunan’ edebiyatının yerine barışçı bir mesajı olan yayınlar yapalım" demek gafletinde bulundum. Gözümü oyacaklardı.
"Önce onlar başlasın!" dediler.
"Öncelik ve karşılık beklemeden biz başlayalım. İyi bir jest olur!" dedim.
Ama kimseyi inandıramadım!
"Jest"te bir karşılık beklentisi yoktur. Ama bizde jest ile taviz karıştırılıyor.
* * *
CHP’nin tarihi, karşılık olarak kaz beklerken elindeki tavuktan olduğu taviz girişimleriyle doludur. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmuştur.
Atatürk’ün ölümünden sonra bunun örneklerine bol bol rastlarız. Atatürk hayattayken devrimlere karşı çıkmaya cesaret edemeyen CHP içindeki muhalifler, devrim karşıtları, 10 Kasım 1938’den sonra yeraltından çıkmaya başladılar.
Atatürk hayattayken bile, 1928’den itibaren toprak reformuna karşı çıkmışlardı. Ama daha sonra CHP içinde muhalif bir parti olarak çalışmaya başladılar. Aynı durum köy enstitüleri, imam hatip okulları konusunda da ortaya çıktı.
CHP yönetimi, parti içi muhalefeti susturmak için kendi yaptıklarını kendi eliyle bozdu. Doğru deyişle karşılıksız tavizler verdi. Ama bütün tavizlere karşın muhalifleri tatmin edemedi, muhalefetin Demokrat Parti’yi kurmasına engel olamadı.
Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında "Din düşmanı" ve "Komünist" suçlamalarından kurtulmak için ezanın Arapça okunmasına destek verdi TBMM’de.
Hiçbir şeyin değişmediğine günümüzde tanık oluyoruz.
Kıssadan hisse: Devrimler, karşılığı ne olursa olsun taviz konusu yapılamaz.
* * *
Tavizin ecele fayda etmediğini Kıbrıs görüşmelerinde de görüyoruz yıllardır. Türk tarafı bir taviz olarak, şirinlik muskası olarak, Annan Planı’nı onayladı. Onayladı, çünkü Rum Kesimi’nin de onaylayacağına inandırılmıştı. Yes be annem!