11 Nisan 2009 tarihli Hürriyet Cumartesi’de Ayşe Arman’ın bir söyleşisi yayınlandı: "Kocamı Fethullahçılara kaptırdım, oğlumu asla vermeyeceğim."
Leyla T., New York’ta yaşayan 36 yaşında bir reklamcı. İstanbul’da halkla ilişkiler yaparken bir ressama áşık oluyor ve onun peşinden New York’a gidiyor. Evleniyorlar, bir de oğulları oluyor. Ama günün birinde peri masalı bir kábusa dönüşüyor: Kocasını Fethullahçılara kaptırıyor.
Leyla T.’nin kocası tam anlamıyla bir New York bohemiymiş, şimdi beş vakit namazında bir cemaat neferi.
AĞZINIZ UÇUKLAR
Öykünün benim için ilginç bir yanı yok. Leyla T.’nin kocası yetişkin bir insan, en azından otuzlarında, kırklarında. Özgür bir karar vermiş. Bizi ilgilendirmez. Leyla T.’nin aklı varsa kocasından hemen boşanır. Kimseden şikáyet etmeye hakkı yok.
Türkiye’nin yüzlerce il, ilçe ve kasabalarındaki evlerde ve yurtlarda binlerce çocuk şu anda Fethullahçı haddesinden geçmekte ve hükümet bu işlere engel olacağına teşvik etmekte. Okulların adını bile anmıyorum. Uşak’taki ya da başka bir yerdeki yurtlar hakkında bana anlatılanları aktarsam ağzınız uçuklar.
Mercedes arabasının anahtarını Fethullahçı kadroya teslim edip çalındı diye ortalığı velveleye veren kadınlar biliyorum.
EN TEHLİKELİ GRUP
Mesut Hasan Benli’nin eski MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’la ilgili haberinden bir alıntı yapacağım:
"Yemekte Fethullah Gülen cemaatinin faaliyetleri hakkında bilgi veren Atasagun bu grubu en tehlikeli grup olarak gördüğünü belirtiyor. Cemaatin 60 trilyon lira bir parayı yönettiğini öne süren Atasagun, şöyle devam ediyor: ’Yurtdışındaki okul açma faaliyetleri çok iyi organize ediliyor. Bizim gözlemlerimize göre bu Gülen grubunun başarabileceği bir şey değil. Mutlaka başka bir destek konusu. Taa MSP’den beri bunlar hükümet ortağı olduklarında üç bakanlık üzerinde çok ısrarlı oluyorlar. Milli Eğitim, İçişleri, Adalet. Bir de fırsat bulabilirlerse Sanayi Bakanlığı. Bunlar sonunda devletin pek çok kademesinde yer etmişler. Belki size ters gelecek bu söylediğim, ama şöyle yumruğu vurmadan bu temizlenmez. Biz içimizde irticacı barındırmayız. Şu kadarını söyleyeyim, bizde şu an imam-hatipten mezun olmuş kimse yok." (Radikal, 29.03.09, s. 9)
MEZRA MUHTARI DEĞİL
Bunları söyleyen eski MİT Müsteşarı, unutulmuş bir mezra-köyün muhtarı değil! Bu nedenle kendisine "Peki siz ne yaptınız, efendim?" diye soru sormak hakkına sahibiz.
Şenkal Atasagun, Arap ülkelerindeki, başta Sudan olmak üzere Afrika’daki Müslüman ülkelerdeki İslamcı örgütlerin yaptıklarıyla ilgili bilgi sahibi değil mi(ydi)? İslamcı örgüt, cemaat ve tarikatın (bir siyasal İslam hareketi olarak) iktidarı ele geçirmeye kalkışacağını bilmiyor mu(ydu)? Türkiye’deki oluşumların yurtdışı ilişkilerini araştırmamışlar mı?
Bu sorularıma bir yanıt alacağımı sanmıyorum. Bu konuda Faik Bulut’un "İslamcı Örgütler 1" (Cumhuriyet Kitapları) adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.