Status quo = müesses nizam = kurulu düzen

8 Ocak 2008, saat 10.30 dolayları. Kanal 24 ekranında Bilgi Üniversitesi’nden bir öğretim üyesi konuşuyor. Ergenekon tufanının son dalgasında gözaltına alınan asker ve sivillerin statüko (status quo)’yu temsil ettiklerini söylüyor. Daha doğrusu, statüko savunucularından bir bölümünün meşru olmayan yollara başvurmuş olabileceklerinden söz ediyor.

Ve ben, bir kez daha alet çantamı açıp onarım yapmak gereksinimi duyuyorum:

* * *

Eskiden ceza kanununun 141 ve 142. maddelerine göre suçlanan komünistler "müesses nizamı yıkmaya teşebbüs"ten yargılanırlardı. Müesses nizam yani status quo yani kurulu düzen ne idi ki aşağılık vatan haini komünistler(!) yıkmaya teşebbüs ediyorlardı? Kurulu düzen denince benim aklıma şunlar geliyor: Anayasa, parlamento, anayasal devlet kurumları; toplumsal ve ekonomik düzen... Toplumsal ve ekonomik düzen denince de kapitalizm.

Demek ki eski zaman komünistleri bu düzeni yıkıp yerine bir komünist düzen kurmak istedikleri için yargılanıyorlardı, hapse atılıyorlardı. Şu günlerde Bakanlar Kurulu kararı ile vatandaşlığa alınan Názım Hikmet de galiba 141 ve 142. maddelerden hapse girmişti.

Şimdilerde bir yasal parti olan Türkiye Komünist Partisi (TKP) o zamanlar illegal bir parti idi.

Bir zamanların illegal TKP’sinin karşısında CHP, DP, AP, YTP, ANAP, MHP kurulu düzeni savunan düzen partileriydiler. Bu partilerin karşısına kısa bir süre, düzeni değiştirmek isteyen Türkiye İşçi Partisi (TİP) çıkmıştı. Bu partiler ve düzenin adaleti TİP’in çanına ot tıkadılar.

* * *

Şimdi düşünelim: Status quo’yu, müesses nizamı, kurulu düzeni savunmak iyi mi, kötü mü? Türkiye Cumhuriyeti’nin 2008 yılında kurulu düzenini değiştirmek isteyen herhangi bir siyasal akım var mı? Kimilerine göre kapatılan Milli Görüş partileri ve onların organik uzantısı olan AKP! Kurulu düzenin temel direği olan Anayasa’nın ilk dört maddesini kim değiştirmek istiyor? AKP ve DTP! Yani İslamcılar ve Kürtçüler Anayasa’nın temel direği olan, değiştirilmez dört maddesini değiştirmek istiyor. Anayasa’nın temsil ettiği status quo’yu savunanların doğal olarak AKP ve DTP’ye karşı olmaları gerekir. Gerekmez mi?

Demek ki ve buna göre: Status quo’yu savunmak, dolayısıyla Anayasal düzeni savunmak bir suç değil, tam tersine övülmesi gereken bir davranış. Örnek ve sorumlu vatandaş davranışı!

Bir yanlış anlaşılmaya yer vermemek için kafalardan Ergenekon davasını silelim. Ergenekon davasının status quo’yu korumakla herhangi bir ilişkisi olamaz. Olsa olsa, böyle bir silahlı örgüt var ise amacı müesses nizamı silah zoruyla değiştirmek olmalı!

* * *

Böyle bir niyet ya da girişimin olup olmadığı dava sona erdikten sonra anlaşılacak. Günümüzde geçerli ve yürürlükte olan mevzuata göre, demokratik seçimler yoluyla ve Anayasa’ya bağlı kalarak kurulu düzenin ekonomi anlayışını sosyalist düzenin anlayışına dönüştürmek mümkün. Hatta Anayasa’nın "sosyal hukuk devleti" anlayışına göre böyle bir dönüşüm zorunlu ve yasal bir gelişme olur.

Ama laik düzeni (zorla olmasa bile) dolaylı ve dolaysız bir şekilde değiştirmeyi amaçlamak yasadışı bir amaç değil mi? Status quo’yu değiştirmek isteyen naylon demokratlar ile anarko-liberaller, İslamcıların din-şeriat devleti amacına hizmet etmiyorlar mı acaba?

Uzun sözün kısası: Bugün Türkiye’de status quo’yu savunmak Cumhuriyet’i savunmak anlamına gelir. Ama kimilerine göre de terörü savunmak oluyor(muş)? Hay Allah!..
Yazarın Tüm Yazıları