Paylaş
Şu “statüko” sözcük-kavramının anlamını bir türlü öğrenemedi yazıcılar. Ama ben öğretinceye kadar yazmaktan vazgeçmeyeceğim.
Latince “Status quo”nun Türkçe anlamı: Var olan durum, mevcut düzen.
Siyasal partiler bağlamında statüko kapitalist düzeni sürdürmeyi savunan sağcı, burjuva partileri işaret eder. Ama bu anlamda kullanmıyorlar. Statüko, karşıtları için, burnu kırılması gereken “Cumhuriyet”, kökü kazınması gereken devrimlerdir. AKP ve yandaşlarına göre “Statüko = laik düzen”dir! Bu durumu “askeri vesayet” diye ifade ediyorlar. Ayrıca Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi de statükonun temsilcileridir.
Evrensel anlamda “statüko”, kurulu düzen, kapitalist düzen anlamına gelir. Sol, sosyalist ve komünist partiler statüko karşıtı partilerdir.
İLK 4’TE UZLAŞMAK ZORUNLU
Parlamenter demokrasilerde statükoyu vırt zırt değiştirilemeyen bir anayasa belirler. ABD’nin, Fransa’nın ve Türkiye’nin siyasal statükosunu anayasaları belirlemiştir.
Sözü Türkiye’ye getirecek olursak: Türki-ye’nin siyasal statükosunu mevcut Anayasa’nın 4. maddesi saptamıştır: “Anayasa’nın 1. maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
Biraz daha açacak olursak: Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir” ilkesi Türkiye Cumhuriyeti’nin statükosudur. İster anlaşalım, ister anlaşmayalım, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal statükosunu belirleyen ilk dört madde konusunda herkes uzlaşmak zorundadır. Uzlaşanlar legaldir (yasaldır), uzlaşmayanlar illegaldir (yasadışıdır).
ASLINDA STATÜKO KAPATIR
Durum böyle, ama, illegal demokratörler, Anayasa’nın ilk dört maddesine sıkı sıkıya bağlı olanları statükocu yani legal (yasal) oldukları için suçluyorlar.
Daha önce de yazdım: Türkiye Cumhuriye-ti’nin bütün siyasal partileri Anayasa hükümlerine ve siyasal partiler yasasına göre kurulurlar.
Durum böyle iken Anayasa Mahkemesi’nin statükoyu (kurulu düzeni) yani Anayasa’nın ilk dört maddesini dolaylı ya da doğrudan değiştirmeyi amaçlayan partileri kapatmasına şaşanlar var. Bu şaşkınlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihat kriterlerinden, Venedik kriterlerinden söz ederler. Ama AİHM’nin Refah Partisi kapatılma davasındaki kararının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na bakarak vermiş olduğu hiç dikkate alınmaz.
CHP, Adalet Partisi, MHP, Yeni Türkiye Partisi, ANAP hakkında neden hiç kapatma davası açılmamıştır? Kapatma davası neden hep laiklik karşıtı ve bölücü partiler için açılmıştır? Bu konuda hiç düşünülmez. Siyasal partileri Anayasa Mahkemesi’nin kapattığı sanılır ama aslında statüko kapatır.
Paylaş