BÜYÜK bir gazetemizin dini sohbetler sütununda yazan bir ilahiyatçı öğretim üyesi geçen ay Müslüman dünyanın bilim alanında neden geri kaldığına değiniyordu.
Yazar, bazılarına göre İslam álimlerinin dünyanın bilimsel geçmişlerine dişe dokunur bir katkıları olmadığını savunduklarını belirtiyor önce.
Bazılarına göre, İspanya Endülüs Emevi Devleti’nin (711-1492) yıkılması üzerine, yüz binlerce Arapça kitap kütüphanelerden çalınarak Latince’ye tercüme edilmiş ve bu sayede Avrupa’da Rönesans hareketi başlamış. Bu da 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından alınması üzerine Bizans’tan kaçan bilginlerin İtalya’da Rönesans’ın başlamasına yol açtıkları gibi safça bir varsayım.
İnsanın aklına Endülüs Emevi Devleti zamanında bu bilimsel kitapları ellerinde bulunduran Müslümanların daha sonra neden önemli bir bilimsel buluş yapmadıkları geliyor.
* * *
İlahiyatçı öğretim üyesi, Müslüman toplumların geçmişinde büyük bilim adamları bulunduğunu ama günümüz insanın bu mirasa sahip çıkmadığını söylüyor. Ve 10 ile 15. yüzyıllar arasında bilime katkıda bulunmuş 30 álimin adını veriyor. Bazı zorlamalara göz yumup 5 yüzyılda 30-40 bilginin çıktığını söyleyelim. Peki ya sonrası?
Bu sorunun da yanıtı hazır: Bağdat’ın İlhanlı imparatoru Hülagü tarafından fethi (1258) ve İspanya Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılması Arap-Müslüman Rönenansı’nı başlarken bitirmiştir. Bu varsayımlara inanan ve savunan çok ciddi entelektüel Araplara rastladım.
Bir arkadaşım geçenlerde sonradan yerle bir edilecek olan bir rasathane kurmanın ve buradan teleskopla gökyüzüne bakmanın bilim yapmak anlamına gelemeyeceğini söylüyordu.
* * *
TÜBİTAK, Darwin yüzünden kendi bilim dergisini sansür ettiğine göre, ben iki bilim dergisinden söz edeceğim. Bu iki dergiyi de lise ve üniversite öğrencilerine ve kuşkusuz ilgilenen okurlara hararetle tavsiye ederim: Bilim ve Ütopya ile Bilim ve Gelecek.
Bilim ve Ütopya’nın son sayılarından biri Darwin ve Evrim Kuramı bağlamında "Düşüncede Devrim".
Bilim ve Gelecek’in 57. sayısı "Evrimin yeni kanıtları" ve "20. yüzyıl biliminin köşe taşları" üzerine; 58. sayısı "Son 100 yılda 100 Büyük Buluş"a ayrılmış; 60. sayısında "Kilise’nin 400 yıllık Yasak Kitaplar Listesi" var. 1900 yılında Max Planck’ın "Kuantum Teorisi"ni ortaya atmasıyla başlayıp 2001 yılında insan genomunun tamamına yakın diziliminin yayınlanmasına uzanan 100 önemli köşe taşı...
Ve bu 100 köşe taşı buluşu yapanlar arasında Müslüman dünyasından tek bir ad bile yok!
Neden? Rönesans’tan sonra bilgi ve bilim evrenselleşmedi mi? Evrenselleşti! Bu bilgi ve bilim mirasına kolayca erişmek mümkün değil miydi? Mümkündü! O halde neden?
O halde üniversitenin biyoloji bölümü son sınıf öğrencilerinin yüzde 85’i neden insan soyunun Adem ve Havva’dan geldiğine inanıyor? Ve neden Astronomi bölümü son sınıf öğrencilerinin yüzde 70-75’i astrolojiye inanıyor? Üniversite öğrencilerinin yüzde 90’ının "kader" ve "nazar"a inandıklarını biliyor muydunuz?
Bu oranların öteki Müslüman ülkelerde daha yüksek olması mümkün.
15. yüzyıldan bu yana bilimsel bilgi yerine safsataya inanan toplumların 101’inci bilim adamını çıkarması kuşkusuz olanaksız(dı)! Arz ederim efendim!...