SİYASAL İslamcı gazeteleri, AKP lejyonerlerini bir yana bırakalım. Sözüm öteki gazetelere ve köşe yazıcılarına.
Son İHL katsayı operasyonundan ve yönetmelik değişikliğinden sonra bir kez daha fark ettim ki bu konuda yazı yazanların, haber yapanların Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan yani Öğrenim Birliği Yasası’ndan haberleri yok. Haberleri varsa bile, yazılarını döşenmeden önce söz konusu yasayı ve yasa gerekçesini okumayı akıllarına bile getirmiyorlar.
Bu ilgisizlik son derece yaygın zaten. Koalisyon ortağı MSP’nin tuzağına düşen Ecevit ve çevresindekiler Öğrenim Birliği Yasası’nı bilselerdi, kendilerine bu yasayı bir hatırlatan olsaydı, yaptıkları işin Cumhuriyet’in şahdamarını keseceğini mutlaka anlarlardı.
YASAYA RAĞMEN
On yıl önce Hürriyet gazetesinde yazmaya başladığım zaman, 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Anayasa’nın İnkılap Kanunlarının Korunması’na dair 174 maddesi ile tozlu mevzuat raflarında unutulup gitmişti. Bulundukları yerden bulup çıkardım (aslında 1980’lerden itibaren edebiyat dergilerinde yazdığım yazılarda söz konusu yasayı referans vermekteydim) ve başta dönemin Cumhurbaşkanı olmak üzere kamunun dikkatine sundum. Daha sonra Prof. Dr. İsa Eşme, Dr. A. Vehbi Ecer ve adlarını anamadığım için eksikli kaldığım öteki bilim adamları bu konuda bana yardımcı oldular.
Bilelim ve unutmayalım ki Anayasa’nın 174. maddesinin koruması altında olan bütün devrim yasaları Anayasa’nın ilk dört maddesi gibi değişmezlik koruması altındadır. Demek ki 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Öğrenim Birliği Yasası’na aykırı yasa çıkartılamaz, tüzük ve yönetmelik yapılamaz, genelge yayınlanamaz. Ama son yönetmelik değişikliğinde olduğu gibi bütün bunlar yapılıyor. Söz konusu yasanın ırzına geçercesine, 1950’den bu yana yüzlerce imam hatip okulu ve lisesi açıldı.
ONUR KIRICI
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası madde 174: "Anayasa’nın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, Anayasamızın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasa’ya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz."
Anayasanın 174 maddesi olmasaydı bile TBMM’nin çıkardığı ilk yasalardan olan devrim yasalarının devlet kurucu nitelikleri dikkate alınarak bir tek harfine bile dokunulmaması gerekirdi.
Hukukçuların, Anayasa hukukçularının bu cinayet karşısında suskun kalmaları kendileri açısından son derece onur kırıcıdır.
ŞİDDETLE KINIYORUM
Laf olsun torba dolsun niyetiyle kaleme sarılan gazete yazıcılarını da şiddetle kınıyorum. Elbette düşünceyi yazılı ve sözlü açıklama özgürlüğü vardır, ama düşüncesi olanlar için vardır. Son günlerde, televizyonların "Flaş... Flaş... Flaş... Meslek liseleri ve imam hatip liselerinin önü açıldı!" yağcılığı karşısında şaşkına döndüm. Yazılarına "Eyvah! İmam hatipliler geliyor!" diye başlık atanların cehaletleri karşısında ne diyeceğimi bilemedim.
Bu konuda yayınladığım eski yazıların, bu kez yayınlayacağım yedi yazının meslek içi gelişim dersi olarak kabul edilmesini temenni ediyorum. (Devam edeceğim.)