Sıra bende mi?

GEÇEN hafta yayımlandığım Arapların Büyük Travması’nın Türkiye’deki türevlerini de yazacağım. Bugün ve yarın yayınlayacağım iki yazının konusu “Ben; Kendim” olacak, “Ben hiç rahat edemeyecek miyim?” sorusuna bir cevap aramayacağım:

Beni şairlikten, edebiyatçılıktan kimse atamaz! İstifa da edemem! Ama gazete yazıcısı olarak yazdığım gazeteden istifa edebilirim, (ağzımdan yel alsın) atılabilirim. Edebiyat dünyasında tahmin edemeyeceğiniz kadar düşmanım vardır. Neden? Çünkü 20 yaşımdan bu yana “Barış içinde birlikte yaşama” uzlaşmasını (dalaveresini) kabul etmedim. “Tekkeyi bekleyen çorbayı içer”in değersizliğini kanıtladım. Usta-çırak, şeyh-mürit ilişkisinin temellerini dinamitledim; sıradanlığın son sığınağı gelenekle mücadele ettim. Bu kimlik ve niteliğimin küçük bir bölümünü kaçınılmaz olarak gazete yazılarıma da taşıdım.

KÜFÜR YA DA HAKARET DEĞİL

Edebiyat okurları gazete okurlarına benzemez: Sevdiği, beğendiği yazarı okur, beğenmediğiyle ilgilenmez. Oysa gazete okuru beğenmediği, sevmediği gazete yazıcısını hem okur hem de ona küfreder. Kendi kendine küfretse neyse, bir de ettiği küfrü tebliğ eder.

Başyazarımız, çok değerli Oktay Ekşi gazeteden ayrıldı ya, kimi yazıcı ve okur taburları göbek atıp “zılgıt” çekiyor. Oktay Ekşi’yi kınadıktan sonra hem ona hem de bana küfrediyorlar: “Şimdi sıra sende moruk! Sıra sende bunak!” diye tepiniyorlar.

Sıra gerçekten bende olabilir mi? Köyden iki gün önce İstanbul’a dönünce, Genel Yayın Yönetmenimiz Enis Berberoğlu ve Vuslat (Doğan Sabancı) Hanım’a nezaket ziyareti yaptım. İkisi de beni gördüklerine pek sevindiler. Ben de sohbetimizden memnun ve mutlu oldum!

Hürriyet Gazetesi ve Doğan Holding, dünya basın tarihinin tanık olduğu en gaddar bir salma uygulamasının hedefi. Bundan dolayı herkes elbette kaygılı!
Oktay Ekşi, sözcüklerin sözlük anlamından başka anlamlarından habersiz, benzeştirim sanatına aşina olmayan bir kara kitle tarafından linç edildi, ediliyor. Kullandığı deyimin küfür ya da hakaret içermediğini, dilsel açıdan, kolayca kanıtlayabilirim ama yeri burası değil. Ayrıca kanıtlamam da hiçbir şeyi değiştirmez. Suyu ister bulandırsın, ister bulandırmasın kurt sürüsü küheylanı mutlaka parçalayacak, kararlı!
Ancak, “benzeştirim”le uzaktan-yakından ilgisi bulunmayan küfür ve hakaretleri için “Maksadını aşmış” formülünü durmadan kullananların aklında dilsel inceliğin hiçbir değer ve önemi yoktur. “O kadar septik olma!” dersin, “Fosseptik!” ile karıştırırlar ve hakarete uğradıklarını iddia ederler.

OKURSA SIRA BANA GELMEZ


Ben hiç merak etmiyorum ama meraklı okurların merakını gidereyim bari: Sıra bana da gelsin isteniyor ama gelmeyecek! Cumhuriyet, Demokrasi, Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik erdemlerine hizmet edenlere sıra hiçbir zaman gelmez. Oktay Ekşi bir “sıra dışı” idi! Sıra dışı olduğunu da vakar ve onur ile kanıtladı.
Beni sevdiğini, beğendiğini iddia eden okur, sadece gazetedeki yazılarımı değil, kitaplarımı da okur. Okursa, sıranın bana asla gel(e)meyeceğini görür ve içi rahatlar.
Yazarın Tüm Yazıları