EDEBİYAT yazarı olarak her zaman adil olmaya çalıştım! Gazete yazarı olarak da adil olmaktan başka özgürlüğüm yok! Bu nedenle, seçmen ve halk yağcılığına karşı bir yazı yazacağım.
Sırasıyla Yozgat, Uşak ve Aydın illerinde nabzını tuttuğum seçmen ne istediğini bilmiyordu. Güya siyasetten bıkmıştı. Doğrusunu isterseniz seçmenin siyasetten bıktığı, bence, bir safsatadan başka bir şey değil. Seçmen, karar vermek zorunda olduğu için, kafasını kullanması gerektiği için büyük bir can sıkıntısı içindeydi.
Geçen erken seçimde oyunu DSP'ye, ANAP'a ve MHP'ye vermişti. Yani üçü de birbirine benzemez üç partiye oy vermişti. Üç parti bir koalisyon hükümeti kurdu, elinden geldiğince uyumlu çalıştı. Allahları var, iyi de çalıştılar. Adalet Partisi'nin, ANAP'ın, DYP'nin, Refah'ın, SHP'nin çıkarmayı beceremediği (belki de çıkarmayı istemediği) yasaları çıkardılar. Avrupa Birliği'ne uyum yasalarını bile çıkardılar.
* * *
Bu iktidar zamanında Türkiye, tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşadı. Kriz, 50 yıllık ihmalin, eskiyen idari ve ekonomik yapıların, hortumlanarak soyulan çağdışı bankacılık sisteminin, PKK ile mücadelenin yüklediği harcamaların, sellerin, depremlerin sonucuydu. Hesapsız kitapsız borçlanmanın, yağmalanan devletin, yağmacı özel sektörün, laçkalaşmış iş ve çalışma düzeninin yarattığı bir krizdi. Hükümet, bu krizin tam anlamıyla üstesinden gelmediyse de önemli ölçüde önüne geçti. Derken olan oldu ve erken seçim kararı alındı.
* * *
Yozgat, Uşak ve Aydın'da gördüm ki seçmen-halkın bu üç partiyi de görecek gözü yok. İyi! Görecek gözü yok, partileri oyuna layık görmüyor, ama bu konuda hiç kafa yormamış. Çünkü, kendisini ‘‘Armut piş ağzıma düş!’’ şartlanmasıyla programlamış.
MHP, Abdullah Öcalan ile Kürtçe, milliyetçilik ve devletin bütünlüğü temalarını kullanarak geçen seçimde aldığı oyları belki koruyabileceğini sanıyor. Sanabilir!
Gördüm ki nabzını tuttuğum seçmen, derdine deva olsun diye yeni siyasetçi arıyor. Eskilerden ağzının yandığını söylüyor, ama kendisi politikacılardan çok daha köhne, zamanaşımına uğramış! Mersinlilerin diliyle iyice ‘‘harhut!’’. Şunu kendisine birinin söylemesi gerek: ‘‘Genç politikacı!’’ isteyerek böbürlenen seçmen kesinlikle haklı değil! Düşünse, haksızlığını görecek, kendisini yenilemesi gerektiğini anlayacak ama düşünmüyor.
Şunu anlamıyor: Bütün ekonomik programların gerçekleşmesi zamana bağlıdır. Hükumetin uyguladığı ekonomik programın da zamana ihtiyacı vardı. Seçim zamanında yapılabilseydi, ekonomi bir ölçüde düze çıkabilir; birkaç yıl sonra da gelişme başlayabilirdi.
Hükümeti çok beğendiğim için söylemiyorum, ama bilinç sahibi, düşünen bir seçmenin yapması gereken, hükümet atının süvarisini değiştirmek mi olmalıydı? Seçmen, hükümete başladığı işi bitirmek şansı tanımalıydı. Oysa, sabırsız seçmenin tavrı olgunlaşmamış bir ekini zamanından önce biçmeye benziyor. Seçmen sabırlı olmak zorundadır. Yani dokuz ay on gün beklemesini bilecek. DSP, ANAP ve MHP koalisyon hükümetinin sürmesi, bence mantıklı olurdu.
Ama seçmen, koalisyon hükümetini gönderip yerine yeni bir koalisyon hükümeti getirdiği zaman, yeni gelenin mucizeler yaratacağını sanıyor. Mevcut hükumeti de mucizeler yaratması için getirmişti.
Türkiye gibi bir ülkede hiçbir hükümet üç yılda mucizeler yaratamaz. 50 yılın enkazını hiçbir hükümet üç yılda kaldıramaz.
* * *
Yanlış anlaşılmasın! Ben kimseye oy vereceği partiyi işaret etmek istemiyorum. Sadece, öfkeli, umutsuz ve karamsar seçmenin doğru seçim yapamayacağını söylemek istiyorum.
Seçmen duygularını değil aklını kullanmalı. İyi bir seçmen duygularının ‘‘git’’ dediğine aklıyla ‘‘kal’’ diyebilendir.
Ben bunu söylemek istiyorum!
* * *
‘‘Türkiye'nin yeni politikacıya ihtiyacı var!’’ diyorlar ama Türkiye'nin sabretmesini bilen yeni bir seçmene ihtiyacı var!