4 Ağustos sabahı Muğla-Ören’de bakkal gazete paketlerini yeni açıyordu. Ülker, Hürriyet’in manşetini gösterdi: "Ağustosböceği ile karınca". Bir yanda Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı "Karınca" Yılmaz Büyükerşen; öteki tarafta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek.
Ben olsam Melih Gökçek’in yanına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı da koyardım. Ama bu muhteşem manşetten dolayı gazetenin yazı işlerini kutluyorum.
* * *
22 Temmuz seçimlerinden sonra bayram çocukları gibi şımaran İslamcı ve İkinci Cumhuriyetçi yazarlar, seçim tahmini yapmada yanılan yazarlara hakaret yağdırdılar ve istifalarını istediler. Kimi gazete yazarları da tahminlerinde yanıldıkları için açıkça özür dilediler. Ben gerçi tahmin yapmadım ama AKP aleyhinde yazılar yazdım. AKP’nin yüzde 46,7 oy alması konusunda yanıldım. Ama ben Türk halkının 46.7’sini seçmen sandığım için yanıldım. Bu yüzde 46.7 meğer seçmen değil müşteri imiş.
Çünkü Türkiye’nin nesnel koşullarında halk seçmen bilincine ulaşmış olsaydı AKP’nin seçimi kazanması saçmalıktan başka bir şey olamazdı. AKP ve yarattığı nesnel koşullar eğer Fransa, İtalya, Almanya, İspanya’ya ve öteki AB ülkelerine taşınmış olsaydı bu parti kesinlikle seçimi kazanamazdı. Neden kazandı? Bunun bilimsel ve sosyolojik bir açıklaması olamaz. AKP’ye oy verenlerin seçmenlik bilincinin düzeyini, ulusal dayanışma ruhunun yoğunluğunu ölçmeden bir açıklamada bulunmak son derece sakıncalı olur. Seçmen mi, mürit mi, illüzyon bağımlısı mı?
* * *
Şu anda Ankara ve İstanbul kentleri susuz kalmaya mahkûm durumda. Şu günden itibaren yağmur yağmaya başlasa bile barajların eski doluluklarına erişmeleri birkaç yılı alır.
Susuzluğa çare olarak Allah’tan yardım isteyen ve Ankaralıların tatillerini uzatmalarını ya da ailelerinin yanına gitmelerini ve "cenabet" gezmelerini tavsiye eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Avrupa’da alay konusu oldu. Susuzluk bunalımının bu noktaya varacağı neredeyse sekiz aydır biliniyordu. Bunu seçmen de biliyordu. İstanbullu seçmen de İstanbul’un susuzluğa mahkûm olduğunu biliyordu. Sorumlu bu iki kenti yöneten ve ülkede iktidarda bulunan AKP idi. Ama Ankaralıların yüzde 48’i, İstanbulluların yüzde 45’i AKP’ye oy verdi. Fakat Eskişehir’de çok trajik bir gerçekle karşı karşıya bulunuyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı bir AKP’li olsa Eskişehir’in de durumu İstanbul ve Ankara’dan farksız olurdu. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı susuzluk tehlikesini üç yıl önceden gördü ve aldığı önlemlerle Eskişehir’i kurtardı. Seçim sonuçları ne oldu Eskişehir’de? AKP yüzde 44, Yılmaz Büyükerşen’in partisi DSP ile seçime birlikte giren CHP yüzde 24 oy aldı. Eskişehir seçimlerinin sonuçlarının mantıklı ve rasyonel olduğunu kimse söyleyemez.
Atalarımız "Kendi düşen ağlamaz iki gözü birden çıkar" demişler, ama yüzde 46,7’nin yaptığı seçimi Türkiye çok pahalıya ödeyecek. Verdikleri oy sayesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin adı "Ilımlı İslam Demokrasisi" oldu. "Türkiye’de laik sistemin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz" (Nail Güreli, Milliyet, 15.08.07; The Guardian, 15.12.05) diyebilen biri cumhurbaşkanı olacak. Bunun utancı yedi göbek sülalemize yeter!