TARİKAT ve cemaat düzeninin Cizvitlerinden biri, pişkin bir samimiyetle beni teselli (!) ediyor:
"Yahu Allah aşkına Özdemir Bey ne teokratik düzeninden bahsediyorsunuz. Aklınıza şaşıyorum. Bu yüzyılda artık böyle şeyler hayal edip bu yaşta kendinizi sıkıntıya sokmayın lütfen. Dünyaya sadece kendi pencerenizden bakıp inanan o kadar insanı cahil görmenizi şaşkınlıkla izliyorum. Dar kalıplarda kalıp değişen dünyayı okuyamadığınız kanaatindeyim. Saygılar."
(Türkiye haritasında yazılanları doğru okuduğum, doğru anladığım, her satırımı, her sözcüğümü bilinçle yazdığım için teselliye ihtiyacım yok. Ben sadece uyarıyorum!)
O MANŞET ALTI
Tabii ben de hemen "Benim aklıma şaşanlar varmış, ayıp oluyor" diyerek yorumlarımdan vazgeçeceğim (!). Ben ne yazdığımın farkındayım. Ne kadar farkında olduğumun kanıtı da 31 Mart 2009 tarihli bir İslamcı gazetenin manşet altı açıklaması:
"CHP kurmayları ve CHP yandaşı kartel medyası ile ekranlara çıkan uzman sıfatlı provokatörler, yüzde 39 oya rağmen, ’AK Parti’nin oy kaybettiğini, seçmenin sarı kart gösterdiğini’ iddia ettiler... Aynı mihraklar, seçim öncesi çirkeflik ve şirretliklerini seçim sonrası sergilemekten geri kalmadılar? Oysa AK Parti’nin eksilen oyları SP ve BBP’ye gitti!"
YENİ FETRET DÖNEMİ
Anlaşıldı mı Vehbi’nin kerrakesi? AKP’nin kaybettiği oylar nereye gitmiş? Saadet Partisi (yüzde 5.16) ile Büyük Birlik Partisi’ne (yüzde 2.23) gitmiş. Gazete, "Oy gitti ama yabana gitmedi!" diyor. Türkiye gelip bu noktaya tıkanmıştır: Fetret dönemi derebeylikleri.
Osmanlı’nın yıkılış döneminde de böylesine bölünmeler vardı: Panislamcılar, pantürkistler, ayrılıkçı azınlık dernekleri ve ilerde ulusal devleti kuracak olan yenilikçiler.
Yenilikçiler ulusal devleti kurdular, ulusal birliği sağladıklarını sandılar. Ama şu anda karşı karşıya bulunduğumuz yeni fetret dönemi bu birliğin (panislamcıların direnmeleri yüzünden) gerçekten kurulamamış olduğunu gösteriyor.
SON DÖNEMEÇ
29 Mart 2009 yerel seçimlerinde ortaya çıkan tabloyu gözünüzün önüne getirin:
Akdeniz ve Ege kıyıları, Trakya’nın tamamı ve Karadeniz kıyılarında birkaç cep ve köprübaşı: Çağdaş cumhuriyet ve demokrasiyi temsil eden CHP’nin kazandığı yerler.
Doğu ve Güneydoğu’da belediyeleri (etnikçiliğinin kökeninde Nakşibendi bağnazlık bulunan) DTP kazanmış. Zaten, baraj yüzde beşe indirilirse bütün milletvekilliklerini de kazanır. Geriye kalan Anadolu çukurunda milliyetçiler ve İslamcılar!
Böyle bir haritayı DTP, fiili federasyon, özerklik ya da ayrılık olduğu için göbek atarak kabul eder. Böyle bir haritayı AKP, SP ve BBP de kabul eder: Sahildeki günahkárlarla (!) uğraşacaklarına tarikat şeyhlerinin, cemaat Cizvitlerinin yönetimindeki müminlerle, herkesin inancını özgürce (!) yaşayacağı derebeyliklerini rahatlıkla kurabilirler.
Çoğulcu demokrasiye inanmak zorunda oldukları için, bu haritaya sadece CHP ve solcular itiraz ederler. Kendi "Milli" anlayışlarına göre de MHP.
Demokrasinin en büyük düşmanı izolasyon ve bloklaşmadır. Türkiye şu anda izolasyon ve bloklaşmanın son dönemecinde bulunuyor. Canavar yumurtasından çıktı çıkıyor!
Benim (ironik de olsa) gördüklerimi görenler iş ve güç birliği yapmak zorundadır!