’ANAYASAL iktisat’ diye bir kavram, bir tanım duydunuz mu? Ben duymamıştım! Yeni duydum. Bir büyük gazetede yazıyor olsa da bir şairin duymamış olması bağışlanır, ama Anayasa hukukçuları ve iktisatçılar arasında duymayan var mıdır acaba?
Yeditepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Vural Fuat Savaş, "Anayasal İktisat" (İlke Yayınevi) adlı bir kitap yazmış. İlk basımı 1989 yılında yapılan kitabın dördüncü baskısı 2007 yılında olmuş. Yazar lütfedip bana da gönderdiği için bu değerli kitapla tanışmış oldum.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, milletvekilleri, yüksek bürokrasi ve bütün politikacıların okuması gereken bir kitap. Askerleri saymıyorum. Mutlaka okumuşlardır!
HASTALIK
Türkiye’de marazi bir siyasal ortam var okumuşlar dünyasında. Bu dünya için aydın ya da entelektüel sıfatlarını kullanmak istemiyorum. Aydın ve entelektüel, söz ve eylemlerinde, bir toplumsal sorumluluk hisseder. "Okumuş", daha çok benmerkezli, egosantrik ve öznel bir yaratık. 2008 yılında, yaşadığı ülkenin hükümetinin eylem ve projeleri demokratik mi, değil mi, bunu denetleyeceğine, 1950 öncesi yönetiminin demokratik olmadığını şehvetle kanıtlamaya çalışıyor. "Bugün"ü değerlendirmeyi reddederek, geçmişe kin duyarak marazi bir ortamda yaşıyor. "Bugün"den kaçıp "geçmiş"le uğraşmak galiba bir tür ruh hastalığı!
Bu nedenle, Prof. Dr. Vural Fuat Savaş’ın kitabından yararlanarak "okumuş"un günümüzü anlamasına yardımcı olmak istiyorum.
NEPOTİZM
Prof. Dr. Savaş, demokrasinin siyasal yozlaşmasının nedenleri arasında "oyçokluğu", "parti disiplini-lider diktası", "nepotizm" gibi olguları sayıyor. Daha başkaları da var ama bence, bu üç olgu çok önemli. "Parti disiplini-lider diktası"nı biliyoruz. Bütün siyasal partilerimizde gözlediğimiz bir durum.
"Nepotizm" ise akraba, hısım ve dostları önemli devlet görevlerine atama alışkanlığı anlamına geliyor. Devlet görevine atamada, o görevin gerektirdiği nitelikler (eğitim, bilgi, tecrübe, vb.) değil, siyasal iktidara yakınlık ön plana çıkar. "Ekip çalışması" bahanesiyle üzeri örtülen bu yöntem, demokrasiyi yozlaştıran mikropların başında gelir. "Okumuşlar" bu konuya kafa yormalı! Zira, AKP’yi, nepotizm ile "komşuda pişer bize de düşer" anlayışı iktidara taşıdı. Bir de, "Herkes malı götürüyor, biz ne duruyoruz!" ahlaksızlığı var!
DEMOKRATUR
"Oyçokluğu" sapıncını "demokrasi" ile eşanlamlı saymak, çağdaş demokrasileri yozlaştıran en önemli etkendir. Seçimlerde oyçokluğunu elde eden siyasal parti, "milli irade"nin yani "ulusal egemenlik"in tamamını temsil ettiği yanılsamasına kapıldığı anda demokrasi sona erer. Bu sayısal fetişizm, siyasal iktidarları en kestirmeden demokrasi ile diktatörlüğün karışımı olan "demokratur"a götürür. Mark Mazower’in "Karanlık Kıta"da kullandığı demokratur (S.334) sözcüğü, Başbakan Erdoğan yönetimindeki AKP iktidarına pek yakışmaktadır. ABD anayasasının mimarlarından James Madison’un dediği gibi, "İnsanlık tarihinde halk özgürlüğünün kısılması, şiddetli ve ani darbelerle değil iktidardakilerin adım adım ve sessizce yaptıkları tecavüzlerle gerçekleşmiştir".
Bu cümledeki "özgürlüğün kısılması"na "İslami devlete gidiş"i de ekleyebilirsiniz!