Resmi tarihe küçük bir katkı(!)

TÜRKİYE epeydir tuhaf bir ülke oldu!

Haberin Devamı

Bu ülkede, şeyhlerinin dışkılarını misk-amber yerine koklayanlar, kirli çoraplarını yıkayıp suyunu ilaç yerine içenler, Saidi Nursi ile Fethullah Hoca’ya toz kondurmayanlar vardır, ki bunlar Atatürk’ü, yapıtını, cumhuriyetini, geçmişini ve geleceğini, yedi göbek sülalesini hallaç pamuğu gibi atarlar, ama bir türlü doymazlar. Doymasınlar! Kimse Atatürk’ü sevmek zorunda değil. İddia edildiği gibi Atatürk’ü sevmemenin bir cezası da yok. Ancak, bir hukuk ülkesinde köyün delisine de küfretseniz onun bir cezası vardır, olmalıdır.
KURTULUŞ SAVAŞI’NA DEVAM
Atatürk’ü sevmeyenler, özellikle de İslamcılar ve soldan sınıfta kalıp belge alanlar, Atatürk’ün devlet kurma irade ve çabalarını hoş karşıladıklarını beyan ettikten sonra, “İyi de, Takrir-i Sükûn Kanunu var, Dersim Harekâtı kırımları var, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmaları var!” derler; mağrur ve kibirli bir gülümsemeyle yüzünüze bakarlar. Baksınlar!
Bu türden müntakim zevata verilecek tek bir cevap vardır. İster kabul ederler, ister etmezler, paşa gönülleri bilir: Takrir-i Sükûn Kanunu, Dersim Harekâtı, Kürt isyanlarının bastırılması, söz konusu iki siyasal partinin kapatılması Kurtuluş Savaşı’na dahildir. Kurtuluş Savaşı, Lozan Antlaşması’yla, Cumhuriyet’in ilanıyla sona ermemiştir. Cumhuriyet devrimleri de Kurtuluş Savaşı’na dahildir.
Vatanı kurtarıp, yeni devleti kurup, ortamı gülistana çevirip, ülke saltanatçılara, halifecilere, mürtecilere, işbirlikçilere ve bölücülere mi teslim edilecekti? Aslına bakarsanız, geri vitesçi iktidarlara karşın Kurtuluş Savaşı hâlâ devam etmektedir ve kazanılıncaya kadar mutlaka devam etmelidir.
ZİHİNSEL ENGELLİ KADINLAR
Erkeklerin Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve devrimci olmamalarını anlamak mümkündür. Olabilir! Ancak bir Türk kadınının Atatürkçü olmaması bir yana onun yeminli düşmanı olması, işbu kadının zihinsel ve ruhsal bakımdan engelli olduğunun kanıtıdır. Atatürk düşmanı kadınlar hakkında yazmayı zaman israfı sayarım. Doktorlar böyleleri için “Ne yerse yesin, serbest!” derler.
Biz buradan işin özüne gelelim: İktidara gelmemek koşuluyla, her türlü fitne ve fesadın ifade özgürlüğü çorbasından içmesine engel olunamaz. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten her hükümet Cumhuriyetçi olmak ve Atatürk’ü benimsemek ve içine sindirmek zorundadır. Tıpkı ABD’yi yöneten Başkanlık hükümetlerinin Kurucu Babalar’ın kurduğu Cumhuriyet’e ve onun niteliklerine karşı olamayacakları gibi. Kurucu Babalar yapısı değişmeyen bir Cumhuriyet kurmuştur. Bizimkilere sorarsanız değişmeyen yapı statükodur, antidemokratiktir. Bizim eski ve yeni mürteciler Anayasa’da değişmez maddelerin bulunmasını demokrasiye aykırı bulurlar. Hangi demokrasiye? Cumhuriyetsiz ve demokrasisiz bir demokrasiye(!). Yeryüzünde, Türkiye dışında, böylesine müstehcen ve pornografik bir demokrasi yoktur. Kurtuluş Savaşı devam ediyor. Bu büyük savaşın cephede ve cephe gerisinde kadınlara çok büyük gereksinimi var.

Yazarın Tüm Yazıları