5 Mayıs 2006 tarihli Radikal Gazetesi’nin 7. sayfası, demirkıratsinin demokrasi karşısında uğradığı bir yeni bozgunun acımasız tanıklığını yapıyor.
Sayfa sekreterinin ve yazı işlerinin böyle bir haber kompozisyonunu bilerek-isteyerek yaptıklarını sanmıyorum.
Ama sonuçta, demokrasi için, çerçeveletilip duvara asılacak bir sayfa.
"Maitre" Hakkı Devrim’in Cihannüma’sına merhaba dedikten sonra sayfanın sağ yanına bakıyorum:
"Böyle diyen sonuçlarına katlanır": "Yargıtay Kararı: Dinçer’in fikirleri Anayasa’ya aykırı."
Bazı düşüncelerinin Anayasa’ya aykırı olduğu Yargıtay tarafından kabul edilen Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in durumunu yarın ele alacağım.
HER GÜN BOZGUN
Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanı ve kadrosu sayesinde ne milli, ne eğitsel, ne de bakanlık. Tam anlamıyla bir tarikat tekkesi. Bu tarikat tekkesinin yasaları, yönetmelikleri, kararları, genelgeleri her gün yeni bir bozguna uğramakta. Gazetelerde her gün okuyoruz bu bozgunları.
Yeni kurulan 15 üniversitenin kurucu rektör atamasında YÖK’ü devre dışı bırakan düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nden döndü. Yüksek Mahkeme, kurucu rektörlerinin iki yıl için, Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan’ın önereceği üç isim arasından Cumhurbaşkanı’nca atanmasını öngören yasa hükmünü iptal etti ve yürütmeyi durdurdu.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yürürlüğün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne dava açmıştı. Karar gereği, 15 yeni üniversitenin rektörlerini hükümet değil, YÖK yasası gereği olarak Yükseköğretim Kurulu (YÖK) belirleyecek.
YENİ 28 ŞUBAT
Sezar’ın hakkı Sezar’a! Ama düşünelim ki Sezer Cumhurbaşkanı değil, yerinde oturan kimse (yemin etmiş ama) Cumhuriyet ve ilkelerine sadık biri değil. Yasayı Anayasa Mahkemesi’ne göndermeyecekti. Bu yasa gereği AKP hükümeti 15 üniversiteye Nakşi, Nurcu, Süleymancı, Fethullahçı cinsinden birer tarikat ehli bir mürit atayacaktı. Ondan sonra seyreyle gümbürtüyü.
İsteniyor ki Cumhurbaşkanı görevini yapmasın, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, YÖK görevlerini yapmasın. Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, YÖK ve öteki demokratik kurumlar görevlerini yapmazlarsa laik Türkiye Cumhuriyeti, AKP gibi iktidarların elinde tam anlamıyla bir İslam Cemahiriyyesi’ne dönüşmez mi?
Dönüşür. Dönüşür! O zaman ne olur? Yeni bir 28 Şubat olur!
Demokrasi gevezeleri için özel bir not: Yeni bir 28 Şubat, İslam Cemahiriyyesi dönüşümünden çok daha demokratiktir! Ve onarım olasılığı vardır.
CİCİM GÜNLERİ
"AB: Türban ısrarı boş. Avrupalı parlamenterler okulda türban yasağını savundu, Erdoğan’ın yaptıklarını sorumsuzluk olarak niteledi."
Recep Tayyip Erdoğan’ın güvendiği dağlara birer birer kar yağıyor, kar yağdıkça da AB-AKP iktidarı nişanının (AKP açısından) cicim günleri sona eriyor. Erecek, erecek!