HERODOT Tarihi’den (İş Bankası Kültür Yayınları, s. 162) bir hisseli öykü aktaracağım.
Öykü Mısır kralı Amasis ile Samos (Sisam) tiranı Polykrates arasında geçer. Mısır kralı ile Samos tiranı arasında siyasal nedenlerle sıkı bir dostluk vardır. Bunu bir antlaşmayla perçinlerler. Mısır kocaman bir ülke, Samos el kadar bir ada. El kadar ama Polykrates türlü manevralar ve savaşlarla etkisini Atina’ya kadar yaymıştır. Polykrates’in başarıları Amasis’in gözünden kaçmaz, dahası kuşkulanmaya bile başlar. Talih, dostunun yüzüne gitgide daha çok gülmeye başlayınca bir mektup yazıp Samos’a gönderir: TALİH ZAMANLA TERS DÖNER “Amasis, Polykrates’e der ki, bir dostun başarılarını öğrenmek tatlı bir şeydir. Ama senin büyük mutluluğun hoşuma gitmiyor, zira tanrıları tanırım ve ne kadar kıskanç olduklarını bilirim. Kendim için aralıksız bir mutluluktansa, bir başarılar ve başarısızlıklar karışımını yeğ tutarım ve insan ömrünün böyle nöbetleşe bir talihle sona ermesini dilerim; çünkü, girdiği her işten başarıyla çıkan bir kimsenin talihi zamanla ters döner, sonu fena gelir; bunun bir başka türlüsünü hiç duymadım. Onun için sen de bana inanırsan eğer, başarıların karşısında şöyle yap: Senin için en yüksek değerde olan ve kaybetmekten en çok üzüleceğin şey nedir? Bunu seç ve uzaklara at, o kadar uzağa at ki, bir daha kimsenin gözüne gözükmesin. Ondan sonra talih dönmediği ve sana yâr olduğu sürece hep bu dediğim şeyi yap, kendini kurtar.” BALIKLA DÖNEN YÜZÜK Mektubu okuyan Polykrates, Amasis’e hak verdi. Uzun uzun düşündükten sonra parmağındaki zümrüt mühür yüzüğü gözden çıkardı. Elli kürekli gemilerinden birine bindi, denize açıldı ve adadan iyice uzaklaştıktan sonra yüzüğü çıkardı ve gemide bulunanların gözleri önünde denize attı. Sonra evine dönüp üzüntüsünün tadını çıkarmaya koyuldu. Bu olayın üzerinden dört-beş gün geçmişti ki bir balıkçı büyük bir balık tuttu ve bunu Polykrates’e sunmaya karar verdi; balığı saraya götürdü. Krala balığı pazara götürüp satmaya kıyamadığını söyledi. Bu sözden hoşlanan Polykrates balıkçıyı akşam yemeğine davet etti ve balığı mutfağa gönderdi. Aşçılar balığı kesip ayıklarken karnından Polykrates’in yüzüğü çıktı. Yüzüğü Polykrates’e götürdüler. Polykrates anladı, bu işte tanrıların bir parmağı vardı; bir papirüs tomarı aldı, olan biteni yazdı ve bir ulakla Mısır’a yolladı. AMA HEP GEÇ KALIRLAR Amasis, Polykrates’in mektubunu okudu ve anladı ki, bir insanı kaderin pençesinden kurtarmak kimsenin harcı değildir ve Polykrates’in sonu kötüye varacaktır, zira o kadar mutlu ki, kurbanları bile kendisine geri veriliyor. Samos’a bir çavuş gönderdi, dostluk antlaşmasını bozduğunu bildirdi. Böyle yaptı, çünkü Polykrates’in başına bir bela gelirse, dostluk uğruna kendisinin de başının belaya girmesini istemiyordu. Bu öyküden herkes istediği bir hisse çıkarabilir. Ben 18 Mayıs 1980-4 Şubat 1983 tarihleri arasında yazdığım Siyasetnâme adlı şiir kitabımın XVII ve XVIII bölümlerinde bu öyküyü anlattım. Şöyle bir dize var şiirde: “Zorbalar da erdemin sesine kulak verirler bazen”. Ama hep çok geç kalırlar!