"PİSTANBUL (1)"in ne zaman yayınlandığını sakın düşünmeyin, bulamazsınız.
"Pistanbul" başlıklı ilk yazıyı Tarih Vakfı tarafından yayımlanan İstanbul Dergisi’nin "İstanbul’un gelecekteki rolü" üzerine açtığı "Küresel İstanbul için ne dediler?" soruşturması için yanıt olarak yazmıştım. Yazı, İstanbul Dergisi’nin Ekim 1993 sayısında yayınlandı. Yani 15 yıl oluyor. "Pistanbul" önce Tarih Bağışlamaz (Varlık, 1994), daha sonra Yazmasam Olmazdı (Doğan Kitap, 2004) adlı kitaplarımda yer aldı. "Pistanbul"dan esinlenip kentin adına önek ve sonek ekleyerek yeni sözcükler türetme modasını başlattılar daha sonra.
CONGLOMERAT
15 yıl önce kaleme aldığım yazıda İstanbul’a karşı Ankara’yı savunuyor, büyük ulusal gazeteleri Ankara’ya taşımadığı için Cumhuriyet’i eleştiriyordum.
Malumattıraş (sözcüğü ben uydurdum) tayfası Ankara’yı taşra hödüğü memur kenti sayar. Öyledir! Ama ve ancak, İstanbul bir kent bile değildir, bir yığışımdır (conglomerat’dır). Amorf ve yığışım! "İstanbul 1993 yılında ayrışan bir kadavradır". Hiçbir zaman bir Cumhuriyet kenti olamamıştır. "İstanbul’un önümüzdeki on yıl içinde çağdaşlaşarak, çağcıllaşarak, uygarlaşarak uygar dünyayla sağlıklı ilişkiler kurma umudu bir yana, Mekkeleşmesi ve Medineleşmesi tehlikesi söz konusu." (Yazmasam Olmazdı, S.217)
Ankara’da toplam 25 yıl oturdum, 19 yıldır İstanbul’da oturuyorum. İstanbul’u sevmem, Ankara’ya karşı tarafsızım. Kendimi ait hissettiğim bölge Torosların güneyi Kilikya’dır; kent ise Mersin! İstanbul’dan Ankara’yı küçümseyerek eleştiren malumattıraşların mandacı zihniyetini çok iyi bildiğim için Cumhuriyet Ankara’sının yanında yer alırım.
Başbakan’ın Merkez Bankası ile kamu bankalarının İstanbul’a taşıma projesi üzerine bir yazı yazmak istiyordum. Arkadaşım Murat K.’nın dünkü ziyareti üzerine yazıyı öne aldım. Murat K. yıllardır İstanbul’a "İstankong" der. Bu sözcüğün patenti Murat K.’ya ait.
Murat K.’ya göre Batı, "Nerede kalmıştık" diyerek Türkiye’ye karşı fesat tasarımında yoluna devam ediyor. Büyük bankaların ardından Merkez Bankası’nın da İstanbul’a taşınması düşüncesinin gerçek mimarları Batı başkentlerinde. Bence de öyle: Günümüz hükümeti, eline verilen reçeteyi uygulamakta. Eski eczanelerdeki eczacı kalfasına benziyor. Ecnebi doktorların yazdığı reçeteleri eczane tezgáhında yapmaya çalışıyor.
Proje: Yeni Sevr ile Türkiye bölününce İstanbul’un ülkeden ayrılıp Hong Kong benzeri bir statüyle bir uluslararası sermaye komisyonu tarafından yönetilmesi.
SEVR’EYANSIMIŞTI
O zamana kadar, Pistanbul İstankong oluncaya kadar ihtiyacı olan kurum, kuruluş ve yapılar TC tarafından kurulacak. Günümüzün hesabıyla, 10 milyon işsiz, 19 milyon aç ve yoksul Anadolu’da kalacak; 33 milyon dolar cari açık, 257 milyar YTL iç borç, 234 milyar dolar dış borç arta arta Ankara’nın sırtına yüklenecek. Pistanbul anadan yeni doğmuş gibi olacak! Paris Konferansı (1919) dolaylarında böyle mizansenler düzenlenmiş ve bu düşünce Sevres’e de yansımıştı. İyi bir tarihçi olan arkadaşım paranoyak ya da komplo teorisyeni değil. Ona inanıyorum. Çünkü bayram değil, seyran değil, Merkez Bankası neden Pistanbul’a taşınıyor? Yani "Nerede kalmıştık mı?" Yoksa kökü intikamcı Ankara düşmanlığında mı?