ORHAN Kemal ölümsüz “Cemile”sinde ne güzel yazar “Herkeş kendi cebinden harcasın ağam!” diye. “Hep bana Rab bana” da var ama birincisi kadar çarpıcı etki yapmaz, yapmıyor. “Fazla naz âşık usandırır!” da var tabii!
Kürtçülük sorunundan söz ediyorum ki Pandora’nın kutusu açılmak üzere. Ertuğrul Özkök bir yazı yazdı (“Birlikte yaşamak zorunda mıyız?”, 06.07.10). Vay sen misin yazan! Ben de buna benzer şeyleri birkaç kez yazdım. Demek ki pilavın taşı çürük dişe denk gelmemiş. Her mesaj cümlesi kendi antitezini de içinde taşır: “Birlikte yaşamak zorundayız!”; “Birlikte yaşamak zorunda değiliz!” gibi. Üstelik birlikte yaşamak istemeyen PKK’nın eylemleri her gün yaraya tuz basarken! ‘FEDERAL DEVLET’İ OKUYUN İsterseniz baştan alalım. Hürriyet’te yazmaya başladığım 1 Ocak 2000 tarihinden. Kürtçülük konusunda yazdıklarım kocaman bir kitabı doldurur. İlkin “Anadilde öğretim”in ne anlama geldiğini anlatmak için en azından beş yıl uğraştım. “Anadilde öğrenim” Kürtçülük davasının en önemli halkasıdır. Ardından “Daha fazla demokrasiciler” bildirileriyle birlikte geldiler. “Anadilde öğretim”in, “Daha fazla demokrasi”nin sırasıyla özerklik, federasyon, bağımsız (ayrı) devlet anlamına geldiğini yazdım. “Hayıııır, vallabilla öyle değil!” dediler. Ama artık anlaşıldı “Vehbi’nin kerrakesi” ve Çapanoğlu da ortaya çıktı. Türkiye’nin iki türlü bölünebileceğini de yazmıştım: 1. PKK’nın TSK’yı yenmesi; 2. Referandum. PKK, TSK’yı yenerse istediğini barış masasında söke söke alır. Ama iş referanduma kalırsa, Türkiye’nin tüm seçmen nüfusu katılacağı için “Sonuca pek güvenmeyin!” diye yazmıştım. Bakarsınız referandumdan “kahir bir ekseriyetle” ayrılma sonucu çıkar. Bu sonucun çıkması Pandora’nın kutusunun açılmasına bağlı, ki gidiş kutunun açılmakta olduğunu göstermekte. Açıkgöz Kürtçü esnafına, Prof. Dr. Oktay Uygun’un “Federal Devlet” (XII Levha Yayınları) adlı kitabını bulup okumalarını da tavsiye etmiştim. İŞİN BİR DE ‘AMA’SI VAR Bir kez daha uyarmak istiyorum: Bölgesel (coğrafi) özerklik, yerel yönetimsel özerklik mümkündür. Ama bu özerkliklere “Anadilde öğretim”i eklemek mümkün değildir. “Anadilde öğretim”in uygulanması tam özerkliktir artık. Bunun ardından federasyon ve bağımsızlık gelir. Barış içinde birlikte yaşamak isteyenler ille de “Anadilde öğretim!” diye tutturmazlar. Tuttururlarsa, bu, bağımsızlığa giden hesaplı kitaplı bir programları olduğu gerçeğini ele verir. “Merkezi hükümet versin, biz gelecekteki devlet kurumlarını kuralım; ekonomik yapılanmamızı halledelim; insan kadrolarımızı yaratalım ve sonra cumburlop gerdeğe girelim” anlamına gelir. İnsanlar samimiyete saygı duyarlar, ama enayi yerine konulmak istemezler. Kimse Kırım’ı, Bask memleketini, Katalunya’yı örnek göstermesin. Merkez bastırmasın yarın palamarı çözerler. Bu konuda söz almak isteyen kişi ilkin “Anadilde öğretim!” sorununun nasıl çözümleneceğini açıklamak zorundadır! Gerisi kolay! Yeni bir dünya kuşkusuz mümkündür, ama işin bir de “ama”sı var!