SADECE 1789 Büyük Fransız Devrimi’nin değil aynı zamanda bütün insanlığın kendini adayabileceği en büyük ülkü olan Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik şiarının başarılı olamamasının gerisinde ABD’yi kuran insanların atlatamadıkları travmalar var:
Merkezi ve güçlü devlet korkusu, Avrupa’dan göç edenlerin otoriter kilise (Merkezi Roma Kilisesi) korkusu ve "devlet otoritesine karşı" halk ve bağımsız kiliselerin işbirliği.
Beyaz göçmenlerin Kuzey Amerika anakarasına birlikte götürdükleri Kapitalist Protestan Ahlakı yaşamakta olduğumuz "para" krizinin mayası oldu.
Dizginsiz para kazanma hırsı, sınırsız özgür girişim (hür teşebbüs) ruhu ve piyasa tapıncı... Bu ruh ve inanç "devlet"in bir tür testi olduğunu zaman zaman unutur. Unuttuğu zaman testi ya çatlar ya da kırılır; o zaman bir feryat-figandır başlar, "devlet" korumasından imdat istenir.
* * *
Ruhunda ve kafasında devlet travması virüsü taşıyan bireye tanınan "sınırsız ve denetimsiz bireysel girişim ve mülkiyet özgürlüğü", demokrasinin temel ilkeleri olan eşitlik ve kardeşlik’i silip süpürür. Silip süpürdü! Silip süpürecek!
Özgürlük’e Eşitlik ve Kardeşlik eşlik etmez ise, özgürlüğün eşitlik ve kardeşlik gibi kaygıları olmaz ise felaket ve kaos olur!
Pierre Schoendoerffer "Krala Veda" (Can Yayınları, Çev: Ö. İnce) adlı romanının başında çok anlamlı iki alıntı vardır:
"Seçebilen bir insanın vatanı, engin bulutların geldiği yerdir." (Andre Malraux, "Altenbourg’un Ceviz Ağaçları)
"Özgürlük! Ne yapmak için?"
Hümanizmi gözden çıkarmış, hümanizm mayası eksik özgürlük vebaya, AIDS’e dönüşür! Şimdi sormanın tam sırası: Özgürlük ama ne için, ne yapmak için?
Dilediğini yapmak; piyasa ekonomisinin ve "hür teşebbüs"ün önünü ardına kadar açarak ("ortak iyilik ve ülkü olan") demokrasiyi yaralamak, yok etmek için değil kuşkusuz.
Berlin Duvarı’nın yıkılmasından ve komünist blokun çökmesinden sonra, özgürlük duygu ve tutkusunu insanileştiren "eşitlik" ve "kardeşlik" testileri tamamen parçalandı. Birbiriyle hiçbir ilişkisi bulunmayan "devlet" ve "toplum ve kamu" kavramları düşmanca karşı karşıya getirildi. Sanki toplumsal olan, kamusal olan devlet kimliğinin içinde yer alıyordu.
Devleti küçültelim, devleti güçsüzleştirelim derken, toplumsal ve kamusal olanı yok ettiler. Birey/devlet çelişkisi kuşkusuz belli bir yere kadar birey lehine desteklenebilir; devlet aygıtı odaklı anayasa yerine, birey odaklı anayasa savunulabilir.
Ancak devlet niyetine toplumsal ve kamusal olanı bireyin karşısına koyarsanız anarşi başlar.
Şu anda yaşamakta olduğumuz parasal-ekonomik bunalım bu anarşinin sonucudur.
* * *
Demokrasi için, toplumsal barış ve refah için özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin bir arada bulunması gerekmektedir. Sosyal hukuk devletini ancak bu üçlünün ortak gücü yaratabilir. Bunun için de devletin insancıl hakemliğine gereksinim vardır. Ama ne yapmak için?
Eşitlik ve kardeşliği yok etmeyen bir özgürlük; özgürlük ve kardeşliği öldürmeyen eşitlik için! Bu ideal düzen ancak kardeşlik sayesinde, "kardeş devlet" sayesinde sağlanabilir. "Kardeş devlet"i kurmaya Türkiye neden öncülük etmesin?!