Operet Müslümanları

1980’lerde, Sofya yolculuklarımın birinde anlatmışlardı: Kırcalı taraflarında, Rodop’un dağ köylerinde bir aile yeni Müslüman olmuş. "Biz anadan doğma Müslümanız, yeni değiliz!" diye itiraz edecekleri için bu öyküdeki Müslümanların etnik kökenlerini yazmayacağım.

Kente indikçe ailenin büyüklerinden bir hanım sorguya çekermiş bunları.

- Üseyin besmele çeker misiniz her zaman?

- Çekeriz be yenge!

- Üseyin, oruç yemeyin ha?!

- Yemeyiz be yenge!

- Üseyin, beş vakit namaz kılar mısınız?

- Kılarız be yenge!

- Üseyin, namazda büyüklerimize, ölülerimize dua etmeyi unutmayın ha!

- Unutmayız be yenge!

- Üseyin, peygamberlere de mutlaka dua etmelisiniz!

- Ederiz de kimdir onlar be yenge?

HERKESE EŞİT DAVRANMAK

Bu öykünün, bu yazının ana fikriyle, düşünce ekseniyle bütünleşip bütünleşmeyeceğini bilemiyorum şimdiden. Ama bu bütünleşmenin oluşmasına çalışacağım:

Ne zaman belediyelerin ramazan çadırlarını görsem, çadırların önünde cep telefonlarıyla konuşanları görsem bu öykü gelir aklıma.

Bu yıl bir iftar yemeğinden ötekine koşan, devlet erkanına ve halk temsilcilerine iftar yemeği veren iktidar temsilcilerini görsem, bu öykü geliyor aklıma.

Belediyelerin ve kaymakamlıkların verdiği kuponlarla süpermarketlerden ramazan kumanyaları kapışanları gördükçe, bu öykü gelir aklıma.

O zaman, 365 günün tamamının Müslüman vatandaşlarımıza ait olmadığını, bu günlerin bir bölümünün Alevi, Nusayri, Hıristiyan (Ermeni, Rum, Süryani...), Musevi vatandaşlarımıza da ait olduğunu; bir yıl içinde adını verdiğim vatandaş topluluklarının da kutsal günlerinin bulunduğunu düşünürüm. O zaman kendi kendime cumhurbaşkanının, başbakanın, bakanların, belediye başkanlarının bu insanların da kutsal günlerini kutlamak zorunda olduğunu düşünürüm. Ama artık düşünmeyi bırakıp bu yıl günü gününe izleyeceğim!...

Laik Cumhuriyet’in yılmaz savunucusu hükümet(!) ve devlet kurumları bütün din ve inançlara eşit mesafede durmak, herkese eşit davranmak zorunda değil mi?

BİR YENGE LAZIM

Bu ramazan döneminde epeyce komiklikler, çiğlikler, şımarıklıklar oldu. Okulların, devlet dairelerinin ve benzeri yerlerin yemekhaneleri onarım bahanesiyle kapatıldı.

Başbakanlık binasının kapısındaki polisler oruç bozmak bahanesiyle nöbet yerlerini bıraktılar.

Bereket versin TSK’nın nöbetçileri yerlerinden ayrılmadılar ama yakında ayrılmaya başlayabilirler.

Kilis’teki Öncüpınar Kapısı’nda, Suriye’den Türkiye’ye geçmek isteyen gazeteci kafilesi, görevliler oruç bozmaya gittiği için beklemek zorunda kalmış. Kendilerine neden iftar saatinde geldiniz denmiş. Demek ki "Üseyin, ramazan ve oruç bahanesiyle görevinizi ihmal etmeyin ha!" diye azarlayan bir yenge lazım bu operet (gösteriş) Müslümanlarına!
Yazarın Tüm Yazıları