Paylaş
Kitap “Erzincan-Erzurum Hattı” olarak gündelik basın terminolojisine giren kaosun tanımını yapıp olayın karanlık noktalarını ortaya çıkartıyor. Kitabın en ilginç yerine gelince, Hürriyet Pazar’ı birlikte okuyalım:
“Adliye tarihinde ilk kez bir başsavcının makamının aranıp tutuklandığı, bir orgeneralin silahlı örgüt kurmaktan bir numaralı sanık olarak iddianameye girdiği Erzurum’daki soruşturmayı başlatan savcı Osman Şanal’ın Bandırma İmam Hatip Lisesi mezunu olduğu, İstanbul Üni-versitesi’ni bitirip bir buçuk yıl avukatlık yaptığı da bu kitapta yer alıyor. Şaşırtıcı bir ayrıntı: Savcı Şanal’ın ruhsatını da, tutuklattığı Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in avukatı, dönemin İstanbul Baro Başkanı Turgut Kazan’ın vermiş olması. Kazan, HSYK’ca yetkisi kaldırılmasına rağmen dosyayı İstanbul’a gönderen Şanal’a ‘Militan Savcı’ ifadesini kullanmıştı.”
* * *
Bu haberin bence en önemli yanı, Savcı Osman Şanal’ın Bandırma İmam Hatip Lisesi mezunu olması. Ben, 11 yıldır bu gazetede Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği) Kanunu’nu savunuyor ve imam hatip lisesi mezunlarının meslekleri dışında bir alanda yükseköğrenim görüp meslek değiştirmelerinin toplumsal sorunlar yaratacağını yazıyorum.
Savcı Osman Şanal’ın işleri iddialarımı doğruluyor. 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun gerekçesini okuyalım: “Bir devletin genel eğitim ve kültür politikasında, milletin duygu ve düşünce bakımından birliğini sağlamak için öğrenim birliği en doğru, en bilimsel, en çağdaş ve her yerde yararları ve güzellikleri görülmüş bir ilkedir. 1255 (1839) Gülhane Fermanı’ndan sonra açılan Tanzimat Dönemi’nde, yıkılmış Osmanlı Saltanatı [da] öğretim birliğine başlamak istemişse de bunu başaramamış ve aksine bu konuda bir ikilik bile meydana gelmiştir. Bu ikilik eğitim ve öğretim birliği açısından birçok zararlı sonuçlar doğurdu. Bir millet bireyleri ancak bir eğitim görebilir. İki türlü eğitim bir ülkede iki türlü insan yetiştirir. Bu ise, duygu ve düşünce birliği ile dayanışma amaçlarını tamamen yok eder.”
* * *
Bu tehlikeli ikiliği ortadan kaldırmak için çıkartılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 4. maddesinde, “Millî Eğitim Bakanlığı, dini bilgiler konusunda yüksek uzmanlar yetiştirmek üzere üniversitede bir İlahiyat Fakültesi kuracak ve [ayrıca] imamlık ve hatiplik gibi dinî hizmetlerin yerine getirilmesiyle görevli memurların yetişmesi için de ayrı okullar açılacaktır” denilmektedir.
Son yıllarda başta adalet olmak üzere devlet sisteminde ortaya çıkan ikilikler bu yasanın yok sayılmasından kaynaklanıyor. Bu yok sayma devam ederse devlet düzeni de en azından ikiye bölünecektir. Bu acı gerçek, Erzurum-Erzincan arasındaki trajik çekişmede ortaya çıktı. Türkiye bunun bedelini çok ağır ödeyecek. Yeni bir dünya mümkündür, ama?
Paylaş