ÖĞRENİM dili başka, bir anadili özgürce öğrenme hakkı başka!
Birincisi devletin biçimiyle, ikincisi bireysel demokratik haklarla ilgili. Bu iki olguyu birbirine karıştıran ya doğruyu bilmiyordur ya da fesat çıkarmak istemektedir.
Öğrenim devletin resmi diliyle yapılır. Devletin resmi dili tek ise sadece o dilde yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçe’dir, öğrenim sadece Türkçe yapılır.
Yabancı kolejler örnek verilmesin! Onların özel statüsü var ve sayıları belli.
Kürtçe’nin öğrenim dili olmasını istemek, Kürtçe’nin resmi dil olması anlamına gelir. Kürtçe’nin Türkiye’nin ikinci resmi dili olması ise devlet biçiminin değişmesini, üniterlikten federasyona dönüşmesini gerektirir.
ÜNİTERLİK BİTER
Bu nedenle ilk, orta ve yükseköğrenimde öğrenimin Kürtçe de yapılmasını istemek, Anayasa açısından masum bir istek olamaz. Anayasa’nın değişmez maddelerinin ve bazı değişebilir maddelerinin değişmesini gerektirir.
Bu değişiklik yapıldığı andan itibaren Türkiye üniter devlet olma niteliğini yitirir.
Federasyon ve ayrı devlet istemeyen hiç kimse anadilde (Kürtçe) öğrenim hakkını ağzına almaz. Kopenhag kriterlerine göre devlet bütün vatandaşlarına bireysel kültürel haklar vermek zorundadır. TC Anayasası’nda da aynı nitelikte maddeler vardır.
Kürtçülük sorunu dışarıdan örnekler verilerek çözülemez. Çünkü her toplumsal olgu kendine özgü ve biriciktir. En basiti Korsika bir ada olduğu için Türkiye’nin Kürtçülük sorununa örnek olamaz.
Bir de bir hayal ürünü olan "ortak kurucu unsur" iddiası var. Devlette bir ortaklık var ise, bu kuruluş anından itibaren bir sözleşme olarak yazılı metne girer. Devlet bir şirket olmadığı için sonradan ortak olunmaz.
SAYFA: 140-185
Bu türden iddiası olanlara bu konuda birkaç kitap okumalarını önereceğim. Benim yaptığımı yapsınlar ve okusunlar.
Örneğin Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı’nın "Uluslararası Hukuk" (Turhan Kitabevi) adlı kitabı var. Sadece devletlerle ilgili sayfaları (140-185) okurlarsa, "halkların kendi kaderini tayin hakkı"nın sadece sömürgelerle ilgili olduğunu öğreneceklerdir. Meğer bu da Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın bir maddesi (madde: 2/4) imiş.
"En başta, şunu hemen vurgulamak gerekmektedir ki, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun anılan 1970 Bildirisi sömürge rejimi altında bulunan ülkeleri sömürgeci devletin ülkesinden saymamaktadır." (s. 143) Ve Türkiye Cumhuriyeti kendi sınırları dışında herhangi bir sömürgeye sahip değildir.
DTP’LİLERE TAVSİYE
Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı’nın kitabı okunduktan sonra sıra Prof. Dr. Oktay Uygun’un "Federal Devlet" (XII Levha Yayıncılık) adlı kitabına gelecek. Prof. Dr. Oktay Uygun adını andığım kitabında Federal Devlet’i "Temel İlkeleri, Başlıca Kurumları ve Türkiye’de Uygulanabilirliği" açısından ele alıyor. Ben okudum, yararını gördüm. Masamın üzerinde duruyor. DTP milletvekillerine de tavsiye ederim. Kürtçüler beni Kürt düşmanı(!) ilan etmeden önce iyi düşünsünler. Ben sadece başlarını taşa çarpmamalarını istiyorum. İlkin adını verdiğim kitapları satırlarını çize çize okusunlar. Hukuk mezunları da...