YIL 1949. Orta ikinci sınıftayım. Mersin Lisesi’nin bahçesinde, Türkçe öğretmenimiz Burhan Atay’ın çevresinde toplanmışız.
Öğretmene, “Hocam Halkevi’ne gideciyk mi?” diye soruyorum. Öğretmen, “Dilini eşekarısı soksun senin, ‘Gidecek miyiz’ denir” diyor. O andan itibaren Mersinlice konuşmayı bıraktım, “kibar” oldum. Öyle ki konuşma tarzımı çok beğenen büyük tiyatrocular bile oldu. Oysa yerel ağızlar, yerel söyleyişler bir dilin yaşaması gereken zenginliği. Bunu Güney Fransa’da “Oc” aksanıyla konuşanları dinlerken bir kez daha fark ettim. * * * Çeviri Edebiyatı Dergisi, 11. sayısında, Dr. Özgür Savaşçı’nın Türkçeden Ödemişçeye yaptığı şiir çevirilerine yer vermiş. Çeviriler Dr. Savaşçı’nın Almanya’da yaptığı bir akademik çalışmaya dayanıyor. Yakında “Ödemişçe Sözlüğü” de yayınlanacakmış. Sırası gelmişken, Gülseren Tor’un 2004 yılında yayınlanan “Mersin Ağzı Sözlüğü”nü de haber vereyim. Bu konuyu daha sonra ayrıntılı olarak ele alacağım. Yoksa şiir örneklerine yer kalmayacak. ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız Mısralarımda; Dokunabilir misiniz Gözyaşlarıma ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerin kifâyetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün, Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. (Orhan Veli) DEYVERİMİYOM Ağlıyı ağlıyıvêcem duycêmisi˜niz Ünüme; Elleşibilcê˜niz gâri Gözyaşlâma? Bilmezdim gâri şâkılâ˜n Pek dayı olduğuna, Nafnân êsig galdığına Hu taşıya düşeli. Bi yê vâ biliyom Hêşeyi deyvêcem Epeyci de yakınleşdim emme Deyveremiyom. * * * Deyivermezsen deyiverme gari! Emme bizim Mersinlicemiz de var. Bizim “Mersin Ağzı Sözlüğü”müz bile var galan (gari, artık). Gülseren Tor adlı “beşeretli” kızımız derlemiş, Mehmet Ölmez (molmez@yildiz.edu.tr) de “göpgözel” yayınlamış.