O korkuyu kimseye anlatamam

KUSURA bakılmasın, ben ne demiştim, ne yazmıştım diye soracağım: Hürriyet Gazetesi’nde tamı tamına 11 yıldır “anadilde öğretim”in gerçek ve doğru anlamının ne olduğunu yazıyorum. Toplasam ve yayımlasam bir kitap olur.

Neredeyse, yapmayın, etmeyin, insanlara boş yere umut vermeyin, diye yazıyordum: Kopenhag kriterleri arasında “Anadilde eğitim-öğretim hakkı yoktur, ama yerel dillerin öğrenilmesinin önündeki engellerin kaldırılması vardır” diyordum. Kimse inanmıyordu bana. Bu iki kavram ve hak arasındaki farkı anlatmak için yıllarca uğraştım. Yukarıda yazdığım gibi, yazdıklarım bir kitap olur. Gazeteciler, siyasetçiler, iktidar ve muhalefet öğrenip doğru anlamını kullanmaya başladıktan sonra bu konuda bir kez daha yazı yazmak zorunda kalmayacağımı düşünmeye başlamıştım. Meğer yanılmışım.

MASADAKİ ANA YEMEK

“Anadilde eğitim-öğretim” yanılsamasının (hayalinin) bir gün görüşme masasına ana yemek olarak geleceğini biliyordum. Görüşmeci taraflar anlaşsa-uyuşsa bile “anadilde eğitim-öğretim hakkı”na koşullanmış, koşullandırılmış halka gerçek ve doğruları anlatamazsınız artık. Özellikle de genç kuşaklara. Ben bu anlattığım gerçeklerde herhangi bir şeyin yanında ve karşısında değilim. Bunu daha önce de yazdım:

1. Anadilde eğitim-öğretim hakkı üniter devletlerde mümkün değildir. Çünkü Çocuk Yuvalarından Üniversite’nin sonuna kadar anadilde eğitim-öğretim hakkı anlamına gelir. Başka anlama geliyorsa, biri bunu örnek göstererek mutlaka kanıtlamalıdır.

Bir birey, kendi anadilinin resmi dil olmadığı bir toprakta, 4 yaşından 25-30 yaşına kadar kendi anadilinde eğitim ve öğretim görecek, yapacağı mesleği anadilinde öğrenecek, sonra nasıl iş bulup çalışacak, kendi anadilini çalışma hayatında nasıl kullanacak?

Ayrı devlet, federasyon istemenin dolaylı, üstü kapalı şekli anadilde eğitim-öğretim hakkı istemektir. Ben bu hakkın ne yanında ne de karşısındayım. Ama ne anlama geldiğini açıklamak zorundayım. Ancak nasıl intihar etmesi gerektiğini kimseye öğret(e)mem.

KÜRTLERİN SEÇİMİ

2. Anadili özgürce öğrenme hakkı: Bu hak Kopenhag kriterleri arasında bulunuyor. Bu nasıl gerçekleştirilip uygulanabilir, Kürtçe konusunda bu tartışılmalıdır. Bu hak ve bu hakkın kullanılması üniter devletin üniterliğine karşı değildir. Ama nasıl uygulanacak, eğitim-öğretim seçmeli mi yoksa çift dilli mi olacak? Çift dilli eğitim-öğretim bana fantezi gibi geliyor. Başlangıç olarak en basit ve en kabul edilebilir olanı: Seçmeli ders.

Bu yazıda iki gerçeğin altını çizeceğim:

A. Anadil konusunda atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Doğru ya da yanlış kendilerini bir ulus olarak gören Kürtler ile devletin ilişkisi bugünkü gibi süremez. Kürtlerin siyasal niyetini öğrenmek yukarıda açıkladığım iki haktan hangisini seçeceklerine bağlı.

B. Üniversite öğretim üyeleri bu konuda söz alırken son derece dikkatli olmalı. Bir devleti iki, üç resmi dilli kurabilirsiniz ama tek resmi dille kurulmuş bir devleti bir operasyonla iki resmi dilli yapamazsınız. Devleti bölersiniz! Kusura bakmasınlar, bu konularda söz alan akademisyenlerin cehaleti şaşırtıyor beni.

Televizyonların koyu telveli cehaleti ise hiç şaşırtmıyor.
Yazarın Tüm Yazıları