BEN "Ne Mutlu Türk’üm diyene!" şiarının şoven milliyetçiliği değil bir ulusal devletin ulusal birliğini simgelediğini söylüyorum. Bu şiarı şoven milliyetçilikle, ırkçılıkla suçlamanın bizzat kendisinin ırkçılık ve şoven milliyetçilik olduğunu da yazıyorum. Cumhuriyet’i savunuyorum. Savunmayacak mıyım?
Bana "O halde sen ırkçısın! Solcu olamazsın!" diyorlar.
Solculuğun ölçütü ne zamandır Cumhuriyet ve devlet düşmanlığı oldu?
SOLU BUL, ÇÖZ
Son çeyrek yüzyıldır, Cumhuriyet’i şamar oğlanına, boks torbasına çevirmek demokratlığın bir numaralı göstergesi oldu. Buna karşılık mikromilliyetçilikler, dinsel ve etnik milliyetçilikler modern devletin oluşturucuları (composant) haline getirildi. Gerici liberalizmin son oyunu bu. Çünkü cemaatçilik, emeğin enternasyonalizmine karşı kullanılıyor. Böylece emeğin yeniden bilinçlenmesi engelleniyor.
Emekçi kimliğini unutup ilkel dinci ve etnik kimliğin efsununa kapılan kimse artık liberal virüsün kurbanı durumuna gelmiştir. Ona dilediğinizi yapabilir, dilediğinizi yaptırabilirsiniz.
Bu cümle şu anlama geliyor: Kürtçülük sorunu da aralarında olmak üzere Türkiye’nin hiçbir sorunu gerici cemaatçi (dinci ve etnikçi) anlayışların kılavuzluğunda çözülemez. Dolayısıyla bu sorunları dinci ve etnikçi partiler çözemez.
Sadece sol çözebilir?
Çok bilmişler hemen "Nerede o sol?" diye soracaklar. Bu soruya benim cevabım bir kısa soruyla şu olur: "Ne yaptıysanız sol orada?!"
Yitirdiğiniz solu bulun, inşa edin ve sorunlarınızı çözün!
BEYİN YIKAMA
Sadece halkın değil, şairlerin de beyni yıkanıyor. Başkaları yıkamasa bile bazen kendi beyinlerini kendileri yıkıyorlar. Bundan on yıl kadar önce Kürt kökenli olup, kendini Kürt sayıp Türkçe yazan şairler arasında marazlı bir tedirginlik başlamış ve dışavurmuştu. Aralarında sömürgecinin (kolonizatörün) dilinde yazmak bedbahtlığına uğradığını yazıp ağlayanlar bile vardı. Bu mutsuz şairleri mutlu etmek için bir çare bulundu ve Türk şiiri yerine Türkçe şiir deyişi icat edildi.
Bunun üzerine bir kez daha tamir çantamı açıp yanlışları düzelttim: Etnik kökeni ne olursa olsun TC kimliği ve pasaportu taşıyan ve Türkçe yazan her şair, her romancı "Türk şairi" ve "Türk romancısı"dır. Efendim, etnisite görmemişi olanlar için "Kürt asıllı Türk şairi" de denilebilir. Ama asla "Türkçe şiir" zıpırlığı yapılamaz.
Fransa’da yaşayan ve Fransızca yazan bol ödüllü bir Fransız şairi var. Adı Şeyhmus Dağtekin. Kürt olduğunu vurgulamak için özgeçmişinde "Türkiye’nin güneydoğusunda Harun adlı bir Kürt köyünde doğdu" yazıyor. Demek ki Şeyhmus Dağtekin için Kürtlük önemli.
Azadée Nichapour da onun durumunda. Ama özgeçmişinde "Fars asıllı Fransız şairi" olduğu yazıyor. Uluslararası yazım adabına bu yazılış daha uygun.
GARANTİLİ BELGE
Kimse Türk olmak, "Ne mutlu Türküm diyene!" demek zorunda değil. İş bu noktaya geldiği zaman işler çatallaşır: Etnisite futbolcu formasından başka bir şey değildir. Gerçek köken ancak DNA ile saptanabilir. Bu işlemi kimseye tavsiye etmem. Kavimler kapısı Anadolu tekin bir yer değildir. Bir tek garantili hukuki belge var: Kafakáğıdı ile pasaport!
Not: Dünkü yazımdaki DTP milletvekilinin isminin Şemdin Sakık değil Sırrı Sakık olması gerekirdi. Düzeltir, özür dilerim.