işin kolayına kaçmadan ama / gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil / ne de ak örtüde elmaların / ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini / sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin / 1961 yazı ortalarındaki Küba’nın resmini yapabilir misin / çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstat / yazık yazık Havana’da bu sabah doğmak varmışın resmini yapabilir misin /..."
SAMAN SARISI
Názım Hikmet’in 1961 yılında yazdığı 347 dizelik "Saman Sarısı" adlı uzun şiir, yirminci yüzyılda yazılmış en güzel şiirlerden biridir. Názım bu şiiri son eşi Vena Tulyakova’ya adadı. "Saman Sarısı"nın 298-307’nci dizeleri arasında yer alan bölüm şiirin en tanınmış, en bilinen dizelerinden oluşur. "sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin" ise bu bölümün ve belki de şiirin en ünlü yeridir. 1965 yılında Paris’te "Saman Sarısı"nı ilk okuduğum zaman bana verdiği estetik hazla bütün gece sokaklarda dolaşmıştım. Ertesi sabah Abidin Dino’ya telefon ederek şiirin bu bölümünü hıçkırarak okumuştum. Sanki, doğduğumdan bu yana görmediğim bir ağabeyi ilk kez görmenin, ona dokunmanın mutluluğu içindeydim.
"Seher vakti habersizce girdi gara ekspres / kar içindeydi / ben paltomun yakasını kaldırmış perondaydım / peronda benden başka kimseler yoktu / durdu önümde yataklı vagonun pencerelerinden biri / perdesi aralıktı / genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta alt ranzada / saçları saman sarısı kirpikleri mavi / kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı /..."
Ülker, Lunaçarski’nin sanat ve edebiyat üzerine yazdığı denemeleri çeviriyordu Adam Yayıncılık için. (Çeviri, 1982 yılında, "Sanat ve Edebiyat Üzerine" adıyla yayınlandı. Günün siyasal koşulları gereği çevirmenin adını Kevser Kavala yaptılar.)Ben de karalamaları okuyordum meraktan. Makalelerden birinin adı "Mutluluğun Resmini Yapan Adam" idi. 1933 yılında Renoir’ın tabloları üzerine izlenimlerini yazmıştı.
Anlaşılan Názım Hikmet, Lunaçarski’nin denemelerini okumuş ve "[Renoir] mutluluğu bol bol resmini yapmış insandır. Mutluluğu başkalarına bol bol dağıtmış... Kadınları alışılmamış biçimde tatlı, ılık, dost yaratıklardı" (S.77) satırlarını unutmamıştı.
BÖYLELERİVARDI
Ve Renoir’ın kadın ve çocuk resimlerini gözünün önünde canlandırmıştı. Büyük şairler, ressamlar ve sanatçılar arılara benzerler!
Anatoli Vasilyeviç Lunaçarski (1875-1933), 1917-1929 yılları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Eğitim Halk Komiseri yani Eğitim Bakanı’ydı. Yazar, sanat tarihçisi, düşünür ve oyun yazarı idi. Bir zamanlar yeryüzünde böyle insanlar da vardı. Renoir, Shakespeare, Marcel Proust ve Dostoyevski üzerine denemeler yazan siyaset insanları!..
* * *
Hilmi Yavuz için özel not: Yalanların tartışılmasından, gerçeklerin ortaya çıkmasından "softa"nın canı sıkılabilir ama senin neden canın sıkılıyor? Senin gibi bir Şark Feylesofu’nun düşünceye devlet sansürü teklif etmesi pek hüzün verici! Yoksa doğal mı? Bu gidişle beni, kurulması muhtemel Diyanet Divanı’na da sevk edersin artık!