2000 yılı öncesinde Telos Yayıncılık’ı yönetirken “Müslümanlar neden çağa uyumsuz?” sorusuna bir yanıt arayanlara yardımcı olmak için Amin Maalouf’un “Arapların Gözünden Haçlı Seferleri” adlı tarih incelemesini Mehmet Ali Kılıçbay’a çevirtip 1997 yılında yayınlamıştım.
Okurlar kitabın başka bir çevirisini Yapı Kredi Yayınları’nda bulabilirler. Kitabın beş sayfalık “Sonsöz”ü ezberlenmesini gerektirecek kadar önemlidir. ¡ ¡ ¡ Fransız sosyolog Edgar Morin’in 27.11.09 tarihli Libération’da yayınlanan söyleşisinden bir alıntı yapalım: “Çağdaş (modern) Avrupa’nın en büyük özelliği post-Hıristiyan (Hıristiyanlığı aşmış, Hıristiyanlık sonrası) olmasıdır. Artık ne demokrasi, ne bilim, ne de teknik Hıristiyan’dır. Hıristiyanlığın kaynağında olan İncil kardeşliği artık laikleşti.” “Hıristiyanlık Avrupa’nın tarih öncesidir. Bu, Grek mesajının dirilişi ile birlikte dünyayı, hayatı, insanı ve Tanrı’yı yeniden tartışan yeniden doğuşun ürünüdür. Fransız laikliği, ilerlemeye, akla ve demokrasiye olan inançla beslendi. Bugün bu inancın öğeleri dağılmaktadır. Laiklik kaynağına, Rönesans’a dönmek ve ilerleme, bilim ve akıl aralarında olmak üzere her şeyi yeniden sorunsallaştırmak (tartışmak) zorundadır.” ¡ ¡ ¡ Edgar Morin’in anlamı apaçık cümlesinden İslam dünyasıyla ilgili mesajlar çıkarabiliriz: Müslümanların çağa uyum sağlayıp çağdaş olabilmeleri için post-İslam döneme adım atmaları, bu sürece girmeleri gerekmektedir. Bunun anlamı da çok açık: Demokrasi, bilim, teknik, hukuk başta olmak üzere bütün dünyasal düzenin din referanslarının zincirlerini kırıp laiklik tabanına oturması gerekmektedir. “Japonya gibi Batı’nın tekniğini alıp geleneklerimize sahip çıkalım” önyargılarıyla olmaz bu iş. Zaten Japonya’nın geleneklerine sahip çıkması işi de bir yalan. 1945’ten sonra gelenekler Japonya’da yerle bir olmuştur. Arap sermayesi istediği kadar gökdelenler diksin, otoyollar açsın hepsi havacıva. Para, teknoloji ve teknik satın alır, emek satın alır ama teknolojiyi, tekniği ve nitelikli emeği üretemez. Bunun sağlanması için bukağısız aklın ortaya çıkmasını sağlayacak bir laik eğitim düzenine sahip olmak gerekir. ¡ ¡ ¡ Müslümanların dünyasında genel şablona, genel prototipe sadece Türkiye uymuyor. Türkiye’nin yeterince sermayesi ve ihraç edecek petrolü yok ama iyi-kötü bir insan malzemesi kadrosu var. Bu kadronun yarattığı bir demokrasi, bilim, teknik, teknoloji ve hukuk var. Bunların hepsi laik bir temele oturuyor. Türkiye işte bu nedenle Batı ile yarışabilecek duruma geldi. Hacıların-hocaların duaları sayesinde değil, yetersiz de olsa laik eğitim sistemi sayesinde. AKP iktidarı Türkiye’nin düzenini Müslüman dünyaya ihraç edeceğine, onu tekrar İslam’ın bukağı ve zincirlerine sokmak istiyor. Buna direnmek, bir başka dünya kurmaya hizmet eder.