Medeni Kanun’un kabulü (1926)

MUSTAFA Kemal Paşa, 1 Kasım 1925 günü TBMM’nin İkinci Dönem Üçüncü Yasama Yılı’nı açarken "genel hayatımızı yeni baştan düzenleyecek yasalar"ın haberini veriyordu.

Hükümetin "Adli Reformlar" konusunda hazırladığı tasarı, 24 Aralık 1925’te TBMM’ye sunuldu. Ve bu tasarı 17 Şubat 1926 tarihinde "Türk Medeni Kanunu" adıyla TBMM’de kabul edildi. 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girdi. Her şey 11 ay 3 gün gibi kısa bir sürede oldu, tasarı gerçekleşti.

* * *

Sağıyla solunu karıştıran "Entello" tayfası, Cumhuriyet’in Medeni Kanunu İsviçre’den, Ceza Yasası’nı "Faşist" İtalya’dan aldığını söyleyerek dalgasını geçer. Taze Cumhuriyet’in kuruluşundan 2 yıl 3 ay 19 gün sonra çıkardığı yasayı, TBMM ancak 1 Ocak 2002 tarihinde değiştirebilmiştir. Tamamen değiştirmekten çok yenilemiştir.

1 Mart 1926’da çıkartılan Türk Ceza Kanunu, 12.10.2004 tarihine kadar yürürlükte kaldı. 1889 İtalyan Zanardelli yasası esas alınarak yapılan bu yasa ancak 2004 yılında tamamen değişti. Bugün konumuz değil ama 1889 tarihinde İtalya’da faşizm mi vardı?

Cumhuriyet’e atılan pis iftiralar fos çıktıkça midem bulanıyor. Tıpkı şu anda olduğu gibi!

* * *

Türk Medeni Kanunu ile:

Ailede kadın-erkek eşitliği sağlandı.

Evlilikte resmi nikáh zorunluluğu getirildi.

Erkekler için tek eşle evlilik esası getirildi.

Kadınlara, istedikleri mesleğe girebilme hakkı tanındı.

Mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında kadın-erkek eşit hale getirildi.

Patrikhane’nin din işleri dışındaki yetkileri kaldırıldı.

Ve Türk Medeni Kanunu’nun doğal sonucu olarak, kadınlara siyasal alanda haklar tanındı:

1930’da belediye seçimlerine katılma hakkı.

1933’te muhtarlık seçimlerine katılma hakkı.

1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkı.

* * *

Türk Medeni Kanunu’nu hazırlayıp çıkartan insanlar, günümüz entelloları, İslamcıları, yeni mürtecileri ile kıyaslanmayacak oranda bilgili ve entelektüel idiler. Yasanın mimarı, Adliye Vekili Prof. Dr. Mahmut Esat Bozkurt’un hazırladığı gerekçede Cumhuriyet’in temel perspektifi, toplumsal ilerleme ve gelişme idi: "Yasaları dine dayanan devletler, kısa bir zaman sonra memleketin ve milletin isteklerini tatmin edemezler. Çünkü dinler değişmez hükümler ifade ederler. Hayat yürür, ihtiyaçlar sürekli değişir, din kanunları, mutlaka ilerleyen hayatın huzurunda şekilden ve ölü kelimelerden fazla bir değer, bir anlam ifade etmezler. Değişmemek, dinler için bir zorunluluktur... Esaslarını dinlerden alan yasalar uygulanmakta oldukları toplumları, (gökten Ö.İ.) indikleri ilkel devirlere bağlarlar ve gelişmeye engel belli başlı etken ve unsurlar sırasında bulunurlar." (Tutanak Dergisi, 17.2.1926 tarihli 57. birleşim)

Benim ekleyecek bir şeyim yok! Ama bir sorum var: Ruh ve kafa sağlığı yerinde bir kadın, kendisini esaretten kurtaran bir yasa yapan Cumhuriyet’e nasıl karşı olur?
Yazarın Tüm Yazıları