NAZIM Kültür Ajandası’nın belirttiğine göre bugün "Laikliğe Saygı Günü". Bir de 37 aydın ve sanatçımızın şeriatçı fanatikler tarafından yakılarak öldürülmelerinin (1993) yıldönümü.
* * *
Doğu-Batı sentezini (!) yapmış ve bütün ilimleri hatmetmiş Nilüfer Göle gibi bir álim(e) çıkıp, şiiri tanımlayan şair gibi, "Laiklik ufuklara yükselen bir názenin balondur!" dese, İslamcılar amma da sevinir ha!...
Tanımın "Laiklik; devleti, toplumu ve bireyi dinlerin saldırısına karşı koruyan bir kalkandır" cümlesi ile bitmesi koşuluyla ben bu tanımı da, her türlü tanımı da kabul ederim.
Laiklik sanki mevsimlik moda, herkes dilediği gibi tanımlıyor.
İslamcılara ve AKP’ye göre laiklik inançlar için, tarikatlar için, cemaatler için güvence! Neredeyse laikliği her türlü irticalarına sağdıç ve kirve yapacaklar.
Laikliğin tarihi, onun, devletin, toplumun ve bireyin kendilerini dinlerin maddi ve manevi saldırısına karşı korunmak gereksiniminden doğduğunu gösteriyor. Din ve devlet işlerinin ayrılması işin en kaba ayrıntısıdır.
Bütün yazılarımı elde büyüteç (pertavsız) ve cımbız ile okuyan laiklik tanımı ustalarına, álim ve muallimlerine bir sitemim var: "Laiklik; devleti, toplumu ve bireyi dinlerin saldırısına karşı koruyan bir kalkandır" cümlemi yıllardır okuyorlar ama nedense gıkları çıkmıyor. Sosyologlar, siyaset bilimciler isterlerse onlar da buyursunlar sofraya!
Değerli okurlarım ister bu yazıyı kesin, ister cümleyi bir kenara yazın ama bu 11 sözcüklük cümleyi unutmayın lütfen!
* * *
Laiklik kalkanı olmasaydı ne din ve devlet işleri birbirinden ayrılır, ne birey ve toplum özgürleşir ne de bilim yasaların ruhuna nüfuz ederdi.
Devlet laikleşmeden ne kendini, ne toplumu ne de bireyi dinlerin saldırısına karşı koruyabilir. Devletin işlerini yürüten hükümet(ler) laiklik ilkesini benimsemeden, laiklik kalkanını kullanmadan devletin laikleşmesinin hiçbir önemi yoktur. Bu, Kahramanmaraş olayında, Sivas katliamında kanıtlanmıştır.
Hükümetler ve öteki devlet kurumları laiklik kalkanını kullanmadıkları zaman bir dinin ve bir dinin baskın mezhebinin laik toplum ve bireyleri, öteki inançtan topluluk ve bireyleri kıyma makinesinden geçirdiği görülür. Görülmüştür!
* * *
Sivas olayında hükümet, devletin polisi, jandarması ve askeri kalkan görevini yerine getirmemiştir. Laikliğin ilke olarak Anayasa’ya ve yasalara girmesinin yeterli olmadığı 1923’ten bu yana görülmüştür. Laiklik kendini ve esirgemekle yükümlü olduğu devlet, toplum ve bireyi korumak için güç kullanmak zorundadır.
İşte buna militan laiklik (!) diyorlar ve mürteciler laikliğin kalkansız olanını tercih ediyorlar, bunu da demokratik laiklik (!) olarak tanımlıyorlar.
Cumhuriyet devrimleri karşısında travma yaşayanların kavgasının amacı laikliği kalkansız bırakmak, bu olmaz ise onun bu kalkanı kullanmasına engel olmak.
Bu kalkana saldırmamak koşuluyla herkes bireysel inanç özgürlüğünü dilediği gibi kullanabilir. Bu kalkan düştüğü ya da kullanılmadığı zaman her yıl onlarca Sivas "auta da fe"sineyani ateşte yakma işkencelerine tanık olabiliriz.