Paylaş
Kürtçüler, “Kürt” sözcüğünü ağzına almadığı için Kemal Kılıçdaroğlu’nu kınıyorlar. Kılıçdaroğlu’na demokrat ve özgürlükçü olmasını salık veren kimi gazete yazıcıları ise onun önerdiği bölgesel ekonomik kalkınmayı yeterli görmeyip, Kürtlerin kimlik sorunuyla ilgilenmesi gerektiğini ileri sürüyorlar. Sorun, “yoksulluk, işsizlik” değilmiş. Kılıçdaroğlu, “etnik kimlik ve inançlara odaklı siyaset anlayışı”nı anlamak, kabul etmek, bir çözüm yolu önermek zorundaymış.
SÜZME BİR GERİCİLİK
Bu özgürlükçü(!), alabildiğine demokrat(!) arkadaşların dünyadan habersiz olduklarını kabul etmemek için hiçbir engel yok.
Amin Maalouf “Çivisi Çıkmış Dünya” (YKY) adlı kitabında cemaatçiliğin demokrasiyi kolaylaştırmadığını, ama aksine, Lübnan örneğinde görüldüğü gibi, benzeri görülmemiş bir şiddete yol açtığını söyler. “Cemaatçilik yurttaşlık düşüncesinin bile yadsınmasıdır ve böyle bir temel üstüne uygar bir siyaset sistemi inşa edilemez” der (s. 44).
Günümüzün en yetenekli Marksist filozof ve sosyologlarından Samir Amin ise çokkültürcülüğü, kültüralizmi kıyasıya eleştirdiği “Modernite, Demokrasi ve Din” (Özgür Üniversite) adlı kitabında kültürcülük ve kimlikçiliğin süzme bir gericilik olduğunu kanıtlar (s. 156-160).
CEVAPSIZ BIRAKMAYIN
Falanca ya da filancanın üniter bir devlette herhangi bir ayrılıkçı kimliği savunmasını istemek basit bir özgürlükçü talep değildir. Soruyu soran da, talepte bulunan da kendi sorusunu ve talebini yanıtlamak zorundadır. Devletler hukuku bağlamına giren siyasal bir olgudur: Söz konusu kimliğin üniter devletten ayrı bir özerk yönetim ya da federasyon oluşturmasını ya da kendi bağımsız devletini ilan etmesini kabul etmek anlamına gelir. Bu nedenle Kürtçülerin ve gazete yazıcısı âlimlerin(!) sözünü ettiği Kürt kimliği ancak özerklik, federasyon ya da bağımsız devlet yöntemi ile çözümlenebilir. Benim kişisel olarak bu türden çözümlerin hiçbirine itirazım yok. Kılıçdaroğlu’na ya da bir başkasına (çokbilmişçesine) “Kürt sorununa gel hele!” diyenler, ne düşünüyorsunuz bu hususta? Soruyu cevapsız bırakmayın!
DİNGO’NUN AHIRI DEĞİL
Bu türden tartışmalar kulaktan dolma bilgi kırıntılarıyla yapılamaz. Sorunu bu bağlam içinde tartışmak isteyen varsa, gelsin, tartışalım.
Makale ve fıkra yazıcısı, ya öğrenmek niyetiyle sorduğunu açıklayarak soru sorar; ya da soru sorduğu kişiyi bozguna uğratmak amacıyla baskın sorusu sorar.
Böyle bir durumda kendi cevabını mutlaka açıklamak zorundadır. Yazı dünyası Dingo’nun ahırı değildir!
Bir başka dünya mümkündür!
Paylaş