Paylaş
AKP, DTP, PKK, Öcalan koalisyonunun ne idüğü belirsiz mugalatalarını (demagojilerini) sol (sol olduğu için) neden desteklesin?
Sol elbette özgürlük ve demokrasi girişimlerinin karşısında değil, ama yanında, önünde ve arkasında olacak. Ancak kendilerinin hâlâ solda olduğu vehmiyle yaşayan kimi 12 Mart ve 12 Eylül kaçkınları, günümüz solunu çoğulculuk adına mahkûm etmektedirler. Sol elbette çoğulcudur. Ama çokkültürcülüğü ve cemaatçiliği çoğulculuk sandıklarından olacak solu suçlamak için kendi aralarında yarışıyorlar. Cemaatçilik değil ama çokkültürcülük bir ahlaki değer olarak çoğulculuğun içinde yer alır, ama kesinlikle ona indirgenemez.
Cemaatlere indirgenmiş çoğulculuk, dile, dine ve etnisiteye dayalı çokkültürcülük ve bunlarla ilgili hakların solun özgürlük ve demokrasi anlayışı kapsamına girdiği yanılsaması (illusion) ve varsayımı tartışmalıdır. Çünkü bu türden bir çoğulculuk ve çokkültürcülük emperyalizmin hizmetinde gerici bir ideolojidir. (Samir Amin, “Modernite, Demokrasi ve Din” ve “Liberal Virüs”, Özgür Üniversite Yayınları)
* * *
Ne olacak şimdi? Hani sol özgürlüklerden, demokrasiden yanaydı? İyi de, dinsel, etnik, dilsel, ırksal cemaatçilik (çoğulculuk) solun ideolojisi olan enternasyonalizmle nasıl bağdaşacak? Bağdaşmaz, bağdaşmayacak!
Solun, cemaatçilik üzerinden federasyon ya da konfederasyon isteyen isterik bir kitle ile herhangi bir ilişkisi olamaz. Solun bir hareketi desteklemesi için o hareketin gerçekten solda olması gerekir. Kapitalizmin ve emperyalizmin yörüngesinde, feodal dokulu, eşitlikleri içselleştirmemiş, ilkeleştirmemiş bir Kürtçülük sapkınlığını marazî ve isterik lejyonerlerle birlikte neden desteklesin? Sol emekçilerin, köylülerin, işçilerin ortak enternasyonalist hareketi olarak din, dil, cinsiyet, ırk ayrımcılığına karşıdır. Din, dil ve etnisite cemaatçiliğinin ve emperyalizmin yörüngesinde oturan bir hareket solun dostu olamaz.
* * *
Örneğin Oral Çalışlar (Radikal, 21.08.09) “Solculara ne oluyor? Özellikle de sosyalistlere? Yıllarca Kürtlerin özgürlük taleplerinin arkasında duran, ‘ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı’nı savunmanın bir ilkesel duruş olduğunu düşünen sosyalistlerin önemli bir kesimi, bu konuda da Kemalistlerin peşine takılmış durumdalar” diyor.
Solu eleştiren Oral Çalışlar anlaşılan bir türlü öğrenemediği solu iyice unutmuş. Örneğin V.İ. Lenin “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı” (Sol Yayınları) bu hakkın bağımsız devlet kurmak olduğunu yazar: “Eğer bir Rus Marksisti, Ukraynalıların tam hak eşitliği isteğini ya da onların bağımsız bir devlet kurma hakkını bir an bile unutursa, sadece burjuva değil, ama aşırı gerici şovenliğin bataklığına kaymış olur”.
Ancak V.İ. Lenin, Marksist Ukraynalılardan ve proleter hareketinden söz ediyor. Irkçı ve feodal Ukraynalılardan (Kürtçülerden) değil! Kürt solu (varsa) ayrılmak istiyor mu?
* * *
Gelelim Birleşmiş Milletler’in “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı”na! O da sömürgelerle ve sömürgelerde yaşayan haklarla ilgilidir. Kaç kez yazdım! Ülkenin toprak bütünlüğünü, ulusal birliğini yok edecek bir hak söz konusu bile değildir!
Paylaş