Yukardaki satırlar 15. yüzyıl başlarında Muhammed Bin Hamza (Molla Fenari) tarafından yapılan ve Kültür Bakanlığı tarafından (1978) yayınlanan Kuran tercümesinden aktarıldı: Nebe Suresi (79), 31-34. ayetler. Ve çeviriyi yayına hazırlayan: Dr. Ahmet Topaloğlu.
Ne anladınız? 15 sözcük arasında en fazla 5-6 sözcüğü tanıdınız. Cümle yapısı da değişik.
Anlamını çıkartamayacağımız bazı sözcüklerin anlamını yazıyorum:
Bayık: Şüphesiz ki. // Sakınıcı: Takva sahibi, kötülükten korunan.
Zafar bulmak: Kurtulma, kurtuluş. // Dakı: Ve
Emcek: Meme, bicik. // Yaşdaş: Yaşıt.
Kadah: Kadeh. // Tolu: Dolu, dolmuş.
Şimdi günümüzün diliyle söyleyelim bu ayeti:
"Şüphesizdir ki kurtuluş kötülükten korunanlarındır; bostanlar ve üzümler, ve memeleri saklanmış yaşıt kadınlar, ve dolu kadeh."
ELMALILI VE YAŞAR NURİ’NİN MEALİNDEN
Şimdi, Nebe Suresi’nin 31-34. ayetlerinin çevirisini önce Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın, sonra Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Türkçe mealinden aktaralım:
"Şüphesiz ki korunanlara, kurtuluş ve isteğine kavuşma var. Bostanlar var, üzümler var. Ve turunç memeli aynı yaşta genç kızlar var. Ve bir dolu kadeh var."
"Takva sahipleri için bir kurtuluş ve zafer vardır. Sulak bahçeler, bağlar, üzümler. Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar. Dopdolu kadehler vardır."
Fransızca ve İngilizce bilenler için ayetlerin bu dillerdeki çevirileri:
"Ce sera un succès pour ceux qui craignent Dieu: des vergers et des vignes, des adolescentes d’une égale jeunesse, des coupes débordantes." (D. Masson çevirisi)
"As for those who preserve themselves from evil and follow the straight path, there is attainment for them : Orchards and vineyards, And gracefull maidens of same age, And flasks full and flowing." (Ahmed Ali çevirisi)
ORHUN TÜRKÇESİNİ NE KADAR ANLIYORSAK
Vaziyet anlaşıldı: Yeryüzünde şeytana uyup günah işlemeyen erkeklere öteki dünyada armağanlar var. Neymiş bu armağanlar, bir sayalım: Bostanlar, şarap bağları; herkese hepsi aynı yaşta (turunç memeli) genç kızlar ve içki dolu kadehler.
Amacım Allah’tan korkan erkeklerin cennette kazanacakları değerli armağanların neler olduğunu ifşa etmek değil. Kadınların neden ödüllendirmediklerini sormak da değil. Amacım şu: Nasıl biz 15. yüzyıl Türkçe çevirisini bugün anlamıyorsak, günümüz Fransız ve İngilizleri de 15. yüzyıl Fransızca ve İngilizcesiyle çevrilmiş metinleri çok zor anlarlar.
Peki 7. yüzyıl Arapçası ile inmiş olan Kuran’ı günümüz Arapları (sokaktaki Arap değil, üniversite mezunu Arap) anlayabilir mi? Biz Orhun Kitabeleri’ni ne kadar anlıyorsak onlar da Kuran’ı o kadar anlarlar, yani anlayamazlar. Bizim hocaların yüzde 99,99’u da anlamaz. Ama bazı álim kılıklı zalimler bu metinleri 8-10 yaşındaki çocuklarımıza ezberletmek istiyorlar. Zaten ezberletiyorlar!