’Kovcu’ halk Türkçesinde insanın saygınlığını iki paralık eden bir isim ve sıfattır:
"Söz getirip götüren, arkadan çekiştiren, insanları birbirine düşüren, dedikoducu, arabozucu (kimse)" anlamında kullanılır. Ama Yeni Şafak gazetesinin dedikodu yazıcısı Taha Kıvanç bu sıfatla iftihar ediyor, gurur duyuyor ("Yanına Bırakmam" 22.11.2007).
Kendisi için kullandığım "dedikodu yazıcısı" tanımlamasından çok hoşlanmış, bundan böyle kullanacakmış. Telif hakkı istemem, hayırlı olsun! Ancak kendisine uygun gördüğüm "iş takipçisi" tanımlamasına pek öfkelenmiş; peşimi bırakmayacakmış. Bu kararın ilk aşaması olarak beni Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e, İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı’ya ve Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan’a şikáyet ediyor ve DMG Yayın İlkeleri’ne göre cezalandırılmamı istiyor. Bunu yapacak biri çıkmaz ise "Hesabını sormakta ben çok kararlıyım?" diyor. Demek ki beni önce Basın Konseyi’ne şikáyet edecek, oradan bir sonuç alamazsa mahkemeye verecek. Oradan da istediği sonucu alamazsa, anlaşılan, bizzat kendisi hesap soracak. Haydi hayırlısı ve anca gider!
* * *
Ben kendisine "iş takipçisi" derken iftira atmıyorum. Somut bir örnekten hareket ediyorum: "Richard Falk’un Fitneleri" (13.11.07) yazım üzerine, kendisiyle hiç ilgisi olamamasına karşın Richard Falk’un avukatlığını üstlendi (15.11.07); ardından bu girişimi için Richard Falk’tan "aferin" aldığını açıkladı. Richard Falk şöyle yazmış: "Hürriyet’in bana yönelik saldırısıyla ilgili yazınızı gördüm; ne tesadüf, yazınız doğum günümde yayınlanmış. Cevabınızın cömertliğine teşekkür ederim. Söylediğim ve inandığım şeylerin çarpıtılması üzerine oturan vahşice saldırının etkisini azaltmaya yaradı bu" (19.11.07). Bu açıklanan ilişkiyi, haklı olarak, "iş takipçiliği" olarak tanımladım. Ve bu tanımda da ısrarlıyım! Sözlüğe bakmayı bilmiyor ama hiç olmazsa 13 Kasım yazımı iyi okusun!
* * *
Dedikoducu Taha Kıvanç, İslamcı-Fethullahçı gazete yazıcılarının çoğunda görülen bir "Hep bana, Rab bana"cılıktan mustarip: Her şeyi kendileri için isterler. Demokrasiyi, düşünceyi açıklama özgürlüğünü, eleştiri hakkını ve benzeri hak ve özgürlükleri...
Taha Kıvanç’ın eski yazılarını şöyle bir anımsadım: Kovculuk yapıyor, remil atıyor, fala bakıyor, komplo teorileri üretiyor, üstü kapalı ihbarlar yapıyor. Yaptıkları öyle gurur duyulacak şeyler değil. Etik (yani ahlak felsefesi) sahibi ciddi bir gazete yazıcısına yakışmayan, olmaması gereken özellikler! Ama o bunlarla gurur duyuyor.
Benim söz konusu yazımın böyle bir illetle ilişkisi yok: Ben kanıt göstererek onun Richard A. Falk’un iş takipçiliğini yaptığını yazıyorum. Beni "patron"a şikáyet ediyor. Dahası tehdit ediyor. Bunlar böyledir, sıkıştıkları zaman şikáyetle de yetinmez, işten atılmamı isterler.
* * *
Bir başka huyları daha vardır: Bunaldıkları zaman şairliğime, edebiyatçılığıma dil uzatırlar. Örneğin "Eski şair" derler. Şairleri çamaşır makinesiyle karıştırırlar. Şairin eskisinin değerli ve "klasik" olduğunu bilemez bu zavallılar. Bu yazımı kuşkusuz "gazete yazıcısı" sıfatımla yazdım. Çünkü "Eski" Şair Özdemir İnce bu türden yaratıkları adam yerine koyup muhatap almaz!