’HİLTON Meydan Savaşı’nı şaşkınlıkla izliyorum. Bu türden gıncıfırlı işlere karışmam ben. Bir yanda iktidar, bir yanda Doğan Medya Grubu... Ancak iktidarın ipe sapa gelmez ama benzersiz tehditleri; yazılı ve yazısız basının büyük bir bölümünün arsızlığı beni tahrik etti.
Oktay Ekinci’nin 8 Eylül 2008 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan "Hilton Projesini ’sit’ durdurdu" yazısını okuduktan sonra elimi tutamaz oldum.
İKTİDAR LİNCİ
Türkiye Cumhuriyeti’nin Özelleştirme İdaresi, Başbakanlığın onayıyla Hilton arazisi denen taşınmazı satışa çıkartıyor.
Aydın Doğan adlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, girdiği açık artırmayı kazanarak bu taşınmazı satın alıyor. Neden satın alıyor acaba? Satın aldığı taşınmazı dönüştürüp değer kazandırarak bir yatırdığı maldan 10 ya da 100 kazanmak için!
Aydın Doğan’ın amacı ve yöntemi Türkiye Cumhuriyeti yasalarına, kapitalizmin ruhuna, paleo ve neo liberalizmin amaçlarına uygun mu, değil mi? Elbette uygun!
Aydın Doğan, Hilton arazisine yeni binalar yapıp satacakmış, tonlarca para kazanacakmış! Peki Türkiye vergi rekortmeni vatandaşımız, yasalara uygun olarak satın aldığı araziyi otopark olarak ya da hurda deposu olarak mı kullanacaktı, öyle mi sanılıyordu?
Hem bir an önce kapitalist olalım deyip her yıl onlarca dolar milyarderi yaratacaksınız ve bununla övüneceksiniz; AKP iktidarı döneminde birkaç yıl içinde şipşak dolar milyonerleri yaratmak için yarışa gireceksiniz, ama biri kapitalizmin biçim ve özüne uygun olarak bir koyup on kazanmak isteyecek, iktidar önderliğinde adamı linç edeceksiniz. Şaşkınlık verici bir durum.
"Başbakan Erdoğan’ın, Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nin yolsuzluk haberinden ötürü suçladığı Aydın Doğan’a ait İstanbul Hilton Oteli’yle ilgili ’imar değişikliği’ talebinin ’kendisi’ tarafından çevrildiği açıklaması, konuyu izleyen uzman çevrelerde şaşkınlık yarattı.
Çünkü Başbakan’ın da onayıyla Hilton’u satan Özelleştirme İdaresi, aynı arsada ek binalar yapılabileceğini, ancak bunun için gerekli imar değişikliğinin araziyi satın alacaklar tarafından talep edilmesinin uygun görüldüğünü açıklamıştı."
İşin püf noktasını Oktay Ekinci yazıyor: Hilton arazisinin satışının içinde bir vait var. Bu araziyi satın alan kimse gerekli imar değişikliği talebinde bulunabilir diyor. Demek ki imar değişikliği konusunda bir engel yok. Aydın Doğan da buna güvenerek taşınmazı satın almış. Almış da sonunda satıcının oyununa gelmiş. İçine düşürüldüğü tuzaktan kurtulmak istiyor.
İKİ YÜZÜ KARA!
Hangi oyun, hangi tuzak? İstanbul II. Numaralı Koruma Kurulu, söz konusu taşınmazı ve arazisinin içinde yer aldığı bölgeyi 11 Nisan 2008 tarihinde sit alanı ilan ediyor. Bundan sonrası ne olur bilemem, ama öğrendiğim şu: Başbakan sineğin yağını çıkartmak için iki taraflı şantaj yapıyor. 1. Yasal bir alışveriş yapmış vatandaşı baskı altında tutuyor, ona gözdağı veriyor; 2. Deniz Feneri davasını gözden kaçırmak istiyor.
Sonuç olarak bir Türk atasözü: İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara!