İÇKİNİN fazlası sağlığa zararlıdır ama onun her kötülüğün anası olduğuna inanmam. Kötülükler sıralamasında ortalarda yer alır. Yani birinci ligde oynamaz!
Laik bir toplumda, yasaların ve yasakların gerekçesini dine dayandırmak son derece tehlikelidir. Çünkü bütün dinlerin birçok ilkesi birbiriyle çelişir. Örneğin, Kuran’ın içkiyi yasakladığı söyleniyor ki doğrudur. Ama Nahl (14) Suresi’nin 69. ayeti de var: “Hurmalıkların ve üzümlerin meyvalarından hem sarhoş edecek bir içecek çıkarırsınız, hem de güzel bir rızık. Herhalde bunda aklı olan bir toplum için, kesinlikle bir âyet, bir işaret var!” diyor. İsteyen istediği gibi yorumlar! KİTAPLARA BAKMAK YETER Osmanlı zamanında halk da saray da içki içmekteydi. Yasaklara karşın içmekteydi. Padişahların, sadrazamların, vezirlerin içeni de vardı içmeyeni de. Bunun böyle olduğunu anlamak için birkaç kitap karıştırmak yeter de artar bile. Ben de öyle yaptım. Kitaplığımdan üç kitap bulup çıkardım. Bunlardan birincisi “Muhteşem Süleyman” döneminde yaşayan Gelibolulu Mustafa Âli’nin (1541-1600) “Ziyafet Sofraları” (Mevâidü’n-nefâis fî kavâidrl mecâlis) adlı kitabının meyhaneleri anlatan 73. bölümü. Mustafa Âli meyhaneler için “İki zümreye mahsus içip eğlenme yerleri ve içki içenlerin toplanıp oturdukları yerlerdir” tanımını yapıyor. Ve bir ara sözü Kuran’ın İnsân Suresi’nin 21. ayetine (“Rableri onlara tertemiz bir şarap sunmaktadır”) getiriyor. “Ziyafet Sofraları” balon patlatan, yalan bozan müthiş bir kitaptır. KEYKÂVUS’UN KABUSNÂME’Sİ İlyasoğlu Mercimek Ahmed’in, Keykâvus’un Farsça kitabından çevirdiği “Kabusnâme”yi duydunuz mu? Keykâvus kitabını 1082 yılında kaleme almış. Kabusnâme, Siyâsetnâme türüne girer. Bu kitaplar devlet yönetimi üzerine olup yöneticilere yöntem öğretmeyi amaçlar. Mercimek Ahmed, kitabı II. Murad’ın buyruğu üzerine 1431-1432 yıllarında Türkçeye çevirmiş. Kabusnâme’nin 11. bölümü “Şarap İçmenin Terbiyesini ve Yolunu Bildirir” başlığını taşımaktadır. Kitapta şöyle bir cümle vardır: “Şarap sohbetinden kalkınca öyle kalk ki iki-üç kadeh daha içmeye mecalin olsun.” NİZAMÜLMÜLK’TEN ŞARAP Geldik en önemli kitaba, Büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ün (1018-1092) Siyasetnâme (Siyeru’l-mülk)’sine. Nizamülmülk Büyük Selçuklu devletini muktedir vezir olarak 1064-1092 yılları arasında yönetmiştir. Sıradan bir adam değildir. Kurduğu düzen Selçuklu devletlerini yapılandırmış ve bu yapılar Osmanlı’ya miras kalmıştır. Nizamülmülk, kitabının 30. faslını “Şarap meclisi kurulması ve şartları”na ayırmış. Şöyle diyor: “Padişah sarayından evlerine yiyecek, çerez ve şarap götürmeleri, evlerinden saraya getirmeleri hiçbir zaman hoş karşılanmamıştır. Çünkü Sultan dünyanın kethüdası sayıldığından, insanlar onun aile efradı ve kullarıdır. Aile fertlerinden birinin efendiye ekmek parçası, şarap ve yiyecek getirmesi vacip değildir. Biri şarap getirirse, padişahın şarapdarı ona şarap vermez. İyi veya kötü şarap getirdiği için onu döverse bu özür ortadan kalkar.”