SON günlerde "Mustafa" filmini savunmak amacıyla yazılan ve yayınlanan yazıların toplandığı dosyadan rasgele bir gazete kupürü çekiyorum. "Psikoloji" ışığında yazılan "Yüzleşme vakti gelmedi mi?" başlıklı bir yazı. Bir "Prof. Dr." yazmış. Yazar soruyor:
"Artık kendimizle, içimizdeki bu korkularla yüzleşmenin zamanı gelmedi mi acaba? Atatürk’e ilişkin şemalarımız içine hapsettiğimiz ’kendimize güvensizlik’ korkusunu kabul etmek, güçlükler karşısında ’ölümsüz kahramanımız’a sığınmaktan vazgeçmenin zamanı gelip geçmedi mi?"
Doğru, Türklerin iki temel korkusu vardır: 1. Ülkenin bölünmesi!2. Dinsel ve yönetimsel irtica.
Bu iki korku şu anda ete kemiğe bürünmedi mi? Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilmek istenmiyor mu? Kürtçüler, federatif ya da bağımsız bir Kuzey Kürdistan istemiyorlar mı? Demek ki korku ve kuşkular paranoya değilmiş!
* * *
Tartışmaya yol açmamak için adını vermediğim yazar acaba 1920-1939 yılları arasında yayınlanmış "Mustafa Kemal" yazılarının, kitaplarının kaçını okumuştur? "Korku"nun kaynaklarını ve "güvenç"in dayanaklarını öğrenmek için Freud’dan önce bunları okumak gerekir ve zorunludur bu.
Örneğin, İsmail Habib Sevük’ün Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan "Atatürk’le Beraber"ini Mustafa Kemal konusunda ahkám kesen kaç tarihçi, kaç sosyolog, kaç psikolog okudu acaba?
Adını verdiğim kitaptan birkaç satır okuyalım: "Kızdığı noktaların başında ise kendisini Napolyon’larla, Yavuz’larla karşılaştırmak gibi gaflar geliyordu. O zaman, o kadar hiddetleniyordu ki, sözün gerisini bile dinlemeye dayanamayarak karşısındakini susturduğu oluyordu." (S.44)
"Tatil yapmak dine aykırıdır demek kadar dinsizlik, imansızlık, küstahlık olamaz. Onlar çağdaş olmayı káfir olmak sanıyorlar, asıl küfür onların düşüncesidir.//Ey halk, dinlemeyiniz, böyle akıl ve anlayış karşıtı sözleri söyleyenlerin başlarında sarık, üzerlerinde milletvekilliği de olsa, hatta öyle sözleri size ben söylesem, dinlemeyiniz." (S.45)
Ey ahali, Başbakan Erdoğan’ın Obama’ya değil de Fatih Sultan Mehmed ya da Yavuz Sultan Selim’e benzetilmek istediğini anımsayalım!
* * *
İsmail Habib Sevük (1892-1954) bir öğretmen, gazeteci ve edebiyat tarihçisi, edebiyatçı. 1921 yılında Ankara’ya atanınca kendini Milli Mücadele’nin içinde buldu. 1921’den 1938’e kadar hep Mustafa Kemal’in yanındaydı. Mustafa Kemal, onun gazeteci ve gözlemci olarak yanında olmasını istiyordu. Bu nedenle o dönemi ve günümüzü anlamak için onun yazı ve kitaplarını mutlaka okumak gerekiyor.
İsmail Habib Sevük, Atatürk’ün ölümünden sonra sahneden çekildi ve kendini sadece edebiyat ve edebiyat tarihine verdi. "Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi"ni(1925) beş kez okumuş ve edebiyat tartışan bir insan(!) Mustafa Kemal var İsmail Habib Sevük’ün yazdıklarında. Mutlaka okumanızı salık verdiğim kitabı yayına hazırlayan, dilini günümüze uyarlayan dostum Lütfü Tınç’ı sevgi ve hayranlıkla kutlarım.