CUMHURİYET gazetesinin 3 Aralık 2011 tarihli sayısında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’le ilgili bir haber yayınlandı:
“Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Batı’nın yeni bir İslam imajı oluşturmak için kadın konusunda özel olarak belirleyerek bunun üzerinden İslam’a saldırdığını söyledi. ‘Kadın Konulu Dini Yayınlar’ın ele alındığı 5. Dini Yayınlar Kongresi dün düzenlenen törenle başladı. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, kadın konusunun ve kadına bakışın, modern dünyada en önemli medeniyet kriterlerinden biri olarak görüldüğünü belirtti. Modern zamanlara gelindiğinde, Müslüman yazar, âlim ve entelektüellerin kadın konusunda bir düşünce ve söylem kriziyle karşı karşıya kaldıklarını dile getiren Görmez, ‘Dünyanın Batı yakasında, küresel siyasetin aktörleri yeni bir İslam imajı oluşturmak için kadın konusunda özel olarak belirleyip, bunun üzerinden İslam’a saldırınca, söz konusu kriz daha da büyümüştür’ diye konuştu.” ANAKRONİK BİR DURUM Diyanet İşleri Başkanı, bir Cumhuriyet kurumunu temsilen konuşuyor ama dünyanın ve Türkiye’nin içinde bağlı bulunduğu gerçekleri görmezden geliyor: 1. Batı, Türkiye’de ve İslam ülkelerindeki kadının durumunu eleştirmekte, ancak bunu kullanarak İslam’a herhangi bir saldırıda bulunmamaktadır. Böyle bir iddiada bulunmak gerçeklerle çelişmektedir. 2. Doğrudur: Kadının durumu ve kadına bakış kuşkusuz, çağdaş dünyanın en önemli uygarlık ölçülerinden biridir. Dahası en önemlisidir. Başkan’ın bu durumdan bir şikâyeti mi var? 3. Kriz nerededir? Batı ile İslam dünyası arasında mı, yoksa İslam dünyasının içinde mi? Sanırım bunalım daha çok İslam dünyasının içinde. Örneğin, AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana söz konusu bunalım Türkiye’de giderek artmaktadır. 4. Batı’da kadına bakış, evrensel ve yerel birtakım imzalı belgelere, yasalara dayanmaktadır. İslam dünyasında ise Kuran ve hadisler dışında herhangi bir belge ve yasaya değil, devletin ve dinsel kamuoyunun hoşgörüsüne dayanmaktadır. Anakronik bir durumdur. HANGİ İSLAM ÜLKESİNDE? Türkiye Cumhuriyeti’nin Diyanet İşleri Başkanı konuşmasını kadının Türkiye’deki durumu ile ilgili yapmışsa ona göre konumlanırız. İtirazı dünya ölçeğinde ise tavrımız başka olur. Laik cumhuriyetin koruması altında olan Türkiye kadınının özel durumunu bir yana bırakalım, kadın dünyanın hangi İslam ülkesinde insan haklarına eksiksiz sahip? Kadın hakları başta Birleşmiş Milletler olmak üzere anlaşmalarla, sözleşmelerle belgelenmiş durumda. Buna karşın, dünyanın bütün ülkelerinde kadınların başlıca sorunları şunlar: İş ve çalışma hayatında kadınlara yönelik negatif ayrımcılık. Dünya çapında kadınların eğitim-öğretim hakkından yoksun veya ikinci planda bırakılması. Birçok İslam devletinin hukuki düzenlemelerinde kadın/erkek ayrımı yapılması ve özellikle miras hukuku ve medeni hukuk düzenlemelerinde kadınlara negatif ayrımcılık uygulanması. Birçok ülke ve bölgede, kadınların eş seçme, evlilik, boşanma ve diğer temel medeni haklarının tanınmaması. Kadınlara yönelik fiziki şiddet ve psikolojik baskının en çağdaş ülkelerde bile tam anlamıyla kırılamamış olması. HAKLARI KORU, YETER Müslüman ülkeler kadın haklarında bu sorunların kaçını aşmış durumda. Bizim Diyanet İşleri Başkanımızın kadın üzerinden bunalım yaratmakla suçladığı Batı ülkelerinde sorunun yüzde doksanı çözümlenmiş durumda ise Müslüman ülkelerde bunun tam tersi. Bu nedenle Müslüman ülkelerde kadın haklarını eleştiriyorlar. Ben de eleştiriyorum! Biçimsel olduğu için seçme ve seçilme hakkını bir yana bırakalım. İslam ülkelerinde aile hukuku çoğunlukla İslam hukukuna dayanıyor. Bu nedenle kadınların mağdur edildiği çok ülke var. Özelikle boşanma konusunda Yemen, Cezayir, Pakistan kadınların en çok mağdur olduğu ülkeler. Sudan’da, Malezya’da, Endonezya’da bu konular sorun olarak yansımıyor. Kadın örgütlerinin çoğu iktidar denetiminde. Lafı uzatmaya gerek yok: Bir Cumhuriyet kurumunu temsil eden Diyanet İşleri Başkanı Cumhuriyet’in kadınlara verdiği (hile yapmadan) hakları açıkça ve mertçe korusun, bu bile yeter.