Hürriyet Finlandiya’da

5 Temmuz tarihli Hürriyet’in birinci sayfasında “Hürriyet, bugünden itibaren Finlandiya’da satışa çıkıyor” haberini okuyunca yüreğim pır pır etti.

1985 yılından bu yana Findandiya’yı görmedim.
***
Hürriyet’te yayınlanan küçük haber şöyle:
“Avrupalı Türklerin gözü, kulağı, sesi olan Hürriyet, bugünden itibaren Finlandiya’da satışa çıkıyor. Şu anda Avrupa’da tam 23 ülkede satılmakta olan Hürriyet, bugün 24. ülkede yayına başlayacak. Yaklaşık 6 bin Türk veya Türk kökenlinin yaşadığı Finlandiya’da Hürriyet önce başkent Helsinki’de piyasaya çıkacak. Ardından da diğer büyük şehirlerde dağıtım başlayacak.”
***
Uzun süredir canım artık hiçbir yere gitmek istemiyor. Eskiden dolaşıp dururdum. Bir yolculuk bitmeden öteki başlardı. Lodeve’de Marakeş yolculuğum bağlanırdı. Şimdi, bu ayın sonunda Lodeve’e nasıl gideceğim, o konuşmaları nasıl yapacağım diye düşünüp duruyorum. Akşama doğru telefon edecekler. Bir yolunu bulup iptal etmeliyim, iptal ettirmeliyim bu yolculuğu.
***
Ama Finladiya’ya giderim. Matti Rinne’nin Lamni’deki çiftliğinin saunasına tekrar girmek isterim.
İlto Sanomat’ın (yoksa Helsinki Sanomat mıydı?) sanat eleştirmeni Matti Rinne ve şimdiki eşi o zamanki sevgilisi, Finlandiya’nın en büyük yayınevlerinden Otova’nın Halkla İlişkiler Müdiresi Tuulamarja İsoniemi (Kervinen) ile Sofya’da tanışmıştım. 1980 yılında, Dünya Yazarlar Konferansı’nda.
Daha sonra birkaç kez Sofya ve Varna’da karşılaştık. 1985 yılı haziranında, Mukkula’da yapılan yazarlar toplantısına davet ettiler.
Hayatımın en güzel, en mutlu yolculuklarından biridir.
Helsinki’de Torni Hotel’de kaldım, entelektüellerin lokantası Kosmos’ta yemek yedim.
Sonra otobüsle toplantının yapılacağı Mukkula’ya gitttik. Göl kıyısını ve köpek gibi pantalonun üzerinden dalayan sivri sinekleri anımsıyorum.
Ayağım burkulduğu için 21 Haziran gecesi alacakaranlıkta oynanan Yazarlar Dünya Karması – Finlandiya Yazarları futbol maçında oynayamadım.
Mukkula’da Matti’nin çiftliğinde yediğim beyaz ayı eti nefisti. Artan but parçasını yemek için birkaç saat sonra, herkes uyurken buzdolabını açtığımda yerinde yeller esiyordu. Benden önce davranan biri mideye indirmişti.
***
Finlandiya’da beni en çok etkileyen, ülkenin nüfusunu geçen günlük gazetelerin toplam baskı sayısı oldu. Adam başına bir gazeteden fazla düşüyordu. Ottova Yayınevi de çok etkiledi beni. Kendi ormanı var mıydı anımsamıyorum, ama kendi kağıt fabrikası vardı; kendi özel basımevinde sadece Ottova Yayınevi’nin değil dünyanın dört bir yanından yayınevlerinin kitapları basılıyordu.
Tuula ile yayınevini gezerken Fince’de benim de kitaplarım ne zaman yayınlanır diye düşündüm ama bugüne kadar kitabım yayınlanmadı Finlandiya’da.
***
Lamni’de saunadan sonra gölde yüzerken bir cam kırığı sağ ayağımın başparmağını kesmişti. Birkaç gün sonra Helsinki’de Matti ile mahalle dispanserine gittik. Fiş doldururken Matti mesleğim için “Runolya” dedi. Fince’de “Runolya” (Şair) gibi bir başka güzel sözcük var: “Ravintola” yani lokanta...
Bir de bir cümle var, 1966 yılı yılbaşı gecesi Paris’te Montparnasse’taki Select kahvesinde duymuştum: Mina rakastan sinua. “Seni seviyorum”un Fincesi!
***
Finlandiya’da yaşayan okurlar! Hepinize merhaba! Perşembe ve Pazar günleri dışında beş gün okuyacaksınız beni.
Aranızda Matti Rinne ile Tuulamarja İsoniemi’yi tanıyan varsa. Lütfen benden selam söyleyin!
Yazarın Tüm Yazıları