OKUDUĞUM 17 Şubat tarihli 15 gazetede, Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle ilgili bir tek yazı vardı. Onu da ben yazmıştım Hürriyet Gazetesi’nde. Bir de Cumhuriyet Gazetesi’nde "Kadın Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu"nun "Devrim Yasası Olmaktan Çıkartılan Devrim Yasası" başlıklı bir ilanı vardı.
Herkes Ergenekon Türlüsü’yle, Başbakan’ın Monşercilikleriyle efsunlanmış durumda... Aslına bakarsanız, Cumhuriyet Devrimi’ne, onun Medeni Kanun’una sahip çıkılmadığı için Ergenekon türlüleri ve bayılgan imamların monşer saplantılarıyla uğraşıp durmaktayız.
* * *
Efendim! Hoşgörünüze sığınarak 3 Mart 1924 tarihinde Hilafet’in kaldırılmış olduğunu okurlarımıza, yazılı ve yazısız basınımıza hatırlatacağım. 3 Mart 1924 tarihinde, Anayasamızın 174. maddesinin koruyucu kanatları altında bulunan Tevhid-i Tedrisat Kanunu da çıkartılmıştı. Bunu da hatırlatırım! Bu benim asli işim!
Evet, televizyonlarda neredeyse her akşam İslamcılık’ın ne olduğu tartışılıyor; İslamcıların karşısına konunun cahilleri çıkartılıyor; Cumhuriyet, kurucular, kurucu ilkeler ve devrimler kepaze ediliyor; gazeteler karşı devrimci, liberal-İslamcı koalisyonunun temsilcilerine, politikacılarına, yazarlarına sınırsız kucak açıyor... Ve bugün Hilafet’in kaldırıldığı gün, sınav günü, bakalım kaçı hatırlayıp benden "Aferin" alacak?!
* * *
Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi (Yetkin) ve 53 arkadaşı tarafından verilen yasa önerisi, 3 Mart 1924 günü TBMM’de görüşülerek kabul edildi. Yasanın adı "Hilafetin İlgasına ve Hanedanı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun" idi. "Hilafetin Ortadan Kaldırılmasına ve Osmanlı Hanedanı’nın Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Dışına Çıkarılmasına İlişkin Yasa"nın maddelerini buraya aktarmamın gereği yok. Yasanın adı, içeriğinin ne olduğunu da haber veriyor.
Bu yasanın gereği olarak, yayınlanmasından sonra 10 gün içinde yurdu terk etmek zorunda kalan hanedan ailesinden "Prenses" Kenize’den biraz önce bir e-mail geldi. E-mail adresini değiştirmiş, mayıs ayında İstanbul’a gelecekmiş. Kendisini Ülker ve ben çok severiz!
* * *
Bu ülkede devrimlerin halka sorulmadan yapıldığını ileri süren naylon tarihçiler var! Bütün devrimlerin gerisinde bir özel yasa vardır (isteyen Anayasamızın 174. maddesine bakar) ve bu özel yasalar TBMM tarafından tartışılarak kabul edilmiştir. TBMM halkı temsil etmiyorsa neyi temsil ediyor? Bunlar Hilafet’in kaldırılmasına asla razı değil!
Cumhuriyet, II. Abdülhamid’e kadar ciddiye alınmayan Halifelik kurumunu neden kaldırdı? Bu sorunun doğru yanıtı, her türlü doğru ve gerçekliği içermektedir: Halife, Roma’daki Papa’ya benzemez, dinsel değil dünyasal bir makamdır. İslam toplumlarında devlet başkanıdır ve iktidarının kaynağını din ile açıklar.
Cumhuriyet’te gücünü İslam din ve geleneğinden alan bir devlet başkanı (Halife) ile Cumhurbaşkanı birlikte nasıl olacaktı? Artık sembolik olduğu ileri sürülen Halifelik, bir süre sonra gerçek iktidar yanılsamalarına kapılmaz mıydı? Yasanın Meclis’te görüşülmesi sırasında Saruhan Milletvekili Vasıf Bey bu soruyu şöyle yanıtlıyordu: "Cumhuriyet, saltanat iddia edecek hiçbir kuvvete meydan bırakmaz, ikiliğe meydan vermez!"
Bu yıl geçti artık, bakalım gelecek yıla akıllarına gelecek mi?