Paylaş
Halkın değerlerini, sanırım, en iyi bu formül açıklıyor.
Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyetçi olmasaydı, Osmanlı hanedanına son verip kendi hanedanını kursaydı, Padişah ve Halife olsaydı, “halkın değerleri” kesinlikle karşı çıkmazdı.
O dönemi Falih Rıfkı Atay, “Çanka-ya”da (Pozitif Yayınları) şöyle tasvir ediyor:
“Hocalar vardır. Bazıları aydıncadırlar. Çoğu tam kara kuvvettirler. Birinciler kendi hallerine bırakılsalar, eski binadan hiçbir taş kımıldatmazlar ve halk arasına uyanık hocalıklarını değil, taassubu okşayan riyakârlıklarını kullanırlar. Mustafa Kemal, bunlardan hilâfetin dinde yeri olmadığını dini delilerle ispat ettirerek faydalanacaktır. Kara kuvvet ise, Mustafa Kemal halife olsa kabul edecektir. Fakat hilâfeti kaldırınca da kendilerine sağladığı menfaatler yüzünden, sessiz ve sinik fırsat bekleyecektir.” (s. 419)
HALİFE, ŞEYH, ŞIH, AĞA
“Halkın değerleri” de tıpkı “milli irade” gibi totaliter, toptancı, demokrasiyle bir arada olmaması gereken bir kavram. Nedir “halkın değerleri”? Halk İslamıyla ilgili hurafeler, namus cinayetleri, çokeşlilik, imam nikâhı, kan davası, (genel anlamda) hüllecilik, kadınların esareti ve daha bir yığın kusur ve illet yığını? “Halkın değerleri” afyondur!
Eskiden halkın değerleri yerine “halkın temayülleri” deyişi kullanılırdı. 1920’lerde halkın değerleri, “değersizlik” bakımından, daha da çapaçuldur. Halkın değerleri arasında padişah, halife, şeyhler, şıhlar, ağalar-beyler, medrese uleması(!) da vardır. Bir gün Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi’nde yeminli muhaliflerine şöyle konuşmak zorunda kalmıştır:
“Alacağımız kararlarda halk temayüllerini elbette göz önünde tutacağız. Mutlaka bu temayüllere karşı hareket etmeyeceğiz. Fakat eğer prensiplerimiz bahis konusu ise, başımızı veririz, prensiplerimizden fedakârlık etmeyiz!” (s. 422)
SUDAN, AFGANİSTAN, YEMEN
Mustafa Kemal ve devrimci arkadaşları eğer halkın temayüllerine (değerlerine) boyun eğseydi saltanat yerinde durur, Cumhuriyet
ilan edilemezdi. Eğer Cumhuriyet halkın değerlerini tabu saysaydı, Halifelik yerinde kalır Mustafa Kemal halife olurdu. Cumhuriyet devrimlerinin hiçbiri yapılamaz, toplum 1920’lerdeki yapılarını korurdu. Sudan, Afganistan, Yemen, Suudi Arabistan kervanına Türkiye de eklenirdi. Halkın değerlerine saygıyı savunan İslamcı, sağ ve muhafazakâr kadro bugün sahip olduğu bütün uygar olanaklara Cumhuriyet ve devrimleri sayesinde kavuştu. Ama Cumhuriyete karşı hâlâ gerici değerleri savunmakta devam ediyor. Bu gerici değerler aslında halkın değerleri değildir. Çağdaşlık, halkın değerlerini(!) değiştirmeyi gerektirir. Cumhuriyet ve devrimleri de artık halkın gerçek, doğru ve çağdaş değerleridir. 1920’lerin yobazı ile 2010’un yobazı aynı kişidir! Yani “menfaatleri yüzünden, sessiz ve sinik fırsat bekleyenler”!
Paylaş