OKULU bitirmiş, diplomamı almış, atamamın yapılmasını bekliyordum. 1960 yılının haziran ayında iki şair ve gazeteci ağabey Mehmet Kemal ve Ahmed Arif ile Ankara’nın Piknik’inde sohbet ediyorduk.
"Bu kafa" ile öğretmenlik işinde tutunamayacağımı, bu nedenle tez elden gazetecilik işine başlamamı tavsiye ediyorlardı. Ahmed Arif, çalıştığı gazetede bana yardımcı olabilirdi. Benim kafamda bir başka tasarı vardı, öğretmenlik yaparken sınava girip Fransa’ya gidecektim. Fransa’ya gittim, ama iki şairin falı da çıktı!
41 SATIR
Sonuçta, sarı basın kartı sahibi olarak TRT Televizyonu’nda geçen 15 yılı saymazsak gazetecilik yapmadım ama (dedikleri gibi) "Ertuğrul Özkök sayesinde" yazılarımı Hürriyet Gazetesi’nde yayınlama olanağına kavuştum. Fakat ben bir gazeteci-yazar değilim. Gazetede yazan bir edebiyat yazarıyım. Edebiyat ve Fransız dili dışında her konuda otodidaktım.
Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan 41 bilgisayar satırlık yazıların satır sayısı sınırlı olmayan benzerlerini 1980-2000 yılları arasında edebiyat ve sanat dergilerinde yayınladım. Toplamı birkaç bin sayfa eder.
PANTHEON HİYERARŞİSİ
Bu satırlar ne bir CV özeti, ne de bir özeleştiri denemesi. Ertuğrul Özkök "Tanrı Yazar" tipinden söz ettiğinden bu yana kafamda gezdirdiğim bir yazının giriş ya da önsöz gibi bir şeyi. Tamamını Özgür Edebiyat Dergisi’nde yayınlayacağım.
Küçük "t" ile yazılan hiçbir tanrı Zát-i Mutlak (Allah) değildir. Ertuğrul Özkök’ün sözünü ettiği nitelik sanırım Zát-i Mutlak değil. Mitolojik tanrılardan söz ediyor gibi. Ancak bu mitolojik tanrıların oturduğu Pantheon’da kaoslu bir hiyerarşi vardır. Bu tanrıların erdemleri, kusurları, tutkuları vardır. İnsanlar tarafından yaratıldıkları için insan huyludurlar.
Ancak bu mitolojik tanrıların iyi bir yanı da vardır: İnsanları kendileri için savaşmaya zorlamazlar. Ancak savaşlarda taraf tutarlar. Mitolojik Pantheon’da her tanrıya yer vardır, bulunur. Bu türden bir gazete yazıcısı sevimli gelir bana: Prometheus, bol memeli Kibele.
DEĞİRMEN ÖĞÜTÜR
Ertuğrul Özkök sanki bu mitolojik tanrılardan değil de monoteist dinlerin tek Tanrısından söz ediyor gibi. Kendini bu türden bir Gazeteci-Tanrı sanan bir yazıcı varsa eğer "köşesi" ancak Mahzar Osman’ın yönettiği bir gazetede olabilir.
Ertuğrul Özkök’ün "Tanrı Yazar" dediği tipe "Hakem Yazar" diyorum ben. Babıáli bunların yüzlercesini değirmeninde öğütüp rüzgára savurmuştur. "Tanrı Yazar" kuşkusuz vardır. Ancak, para ve maaş karşılığı yazan hiçbir ölümlü Tanrı Yazar olamaz. O şans sadece edebiyat yazarlarına verilmiştir. Tanrı Yazar gazetelerde yazmaz, yazamaz, yazdırmazlar; ısmarlama yazı yazmaz. Haberi gazete yazısına dönüştüren emekçiler ise sadece yazıcı olur.
BEN TARAFIM
Dürüst bir gazetede sadece haberler tarafsız olur. Hakem yazıcılar, "Silahlar susmadan barış gelmez", "Laikçiler dindarlarla uzlaşma yolları aramalıdır" türünden anlamsız cümleler kurarlar. Ben "Haber"den bağımsız yazdığım için ne hakemim, ne de küçük bir tanrı. Takım oyuncusu da değilim. Hiçbir zaman olmadım. Olmak istemedim.
Ben taraf tutarım. Sabahın alacasında bir dağa tırmanmaya çalışan birini görürseniz eğer, hiç kuşkunuz olmasın, o, ya benim ya da bana benzeyen biri, benzediğim biridir!