DR. Hakan Yavuz’un ilginç ve uyarıcı açıklamalarının son bölümünü birlikte okuyalım:
* * *
"Kişisel olarak Türkiye’deki dönüşümün ’yönünden’ kaygılıyım. Çünkü gittikçe cemaatleşen bir yapı ortaya çıkıyor. Bu yapı, maalesef umut edilen uluslaşmanın önünde engel. Öte yandan, kucaklayıcı, dayanışmacı, sağlıklı sosyal kontrol mekanizmalarına dayalı mahallenin fonksiyonlarını da gerçekleştirmekten uzak. Sadece güce ulaşmayı hedefleyen cemaatlerden oluşan, iğreti, yapay, şekilci, sağlıksız bir sosyal yığın ortaya çıkartıyor. Dramatik ve kaygı verici olan ise birbirini dengeleyecek cemaatlerin yokluğu ve alanın tamamen tek bir cemaatin tekeline girmesidir. Hem eğitim sistemi, hem güvenlik sektörü (emniyet) hem de medya ve finans alanında tek hákim gücün bir cemaat olması kaygı verici. Mesleki profesyonelliğin, tecrübe ve liyakatin önemli olduğu yargı ve ordu gibi kurumlarla kavganın asıl nedeni bu kurumların tarihinin cemaat tarihinden uzun olmasıdır. Bugün cemaatin, üst düzey bir generalden yandaş bulması için kırk beş yıl beklemesi gerekir ancak buna sabrının olmadığını biliyoruz. Türkiye gibi ’birey’ kültürünün henüz yerleşmediği, hayatın tüm alanlarında ve özellikle ekonomide kayıtdışılığın yaygın olduğu bu ortamda cemaat baskıları ve cemaat tahakkümü siyasi alanı kıskaç altına almıştır. Bu durum ülkemizdeki kutuplaşmanın ana nedenlerinden biridir. Bu konuları daha geniş sekilde ele alan çalışmam Ekim 2008’de yayınlanacak (Secularism and Muslim Democracy, Cambridge University Press, 2008).
En içten dileklerimle, selamlar.
M. Hakan Yavuz"
* * *
Dr. Hakan Yavuz’un "Çağdaşlaşma ve İslam Demokrasisi" başlıklı çalışmasını merakla bekliyorum. Dilerim Türkçesi de aynı günlerde yayınlanır.
Yazarın, Nurcular, Nakşiler, Milli Görüş ve AKP üzerine yazdığı, Kitap Yayınevi tarafından yayınlanan "Modernleşen Müslümanlar" (Islamic Political Idendity in Turkey) adlı kitabını okuduğum zaman gerçek bir korkuya kapılmış ve insanlar bu türden örgütleri neden kursunlar, para ve iktidar istemelerinin amacı ne, diye sormuştum. İnsanlar siyasal ve ekonomik güce sahip olmak için dinsel örgüt kurabilirler, ancak bu pek başarılı olamaz. Dinsel amaçla bir araya gelen insanlar, yapısal olarak biat ve itaate dayanan bir örgüt kurduktan ve sermaye birikimini sağladıktan sonra kurulu düzeni (müesses nizamı) kökten değiştirmek için siyasal iktidarı da isterler. İşte o zaman "Kanlı mı, kansız mı olsun?" sorusunu sormaya başlarlar. Şu anda "Kansız olsun!" evresindeler!
Dr. Hakan Yavuz’un açıklamalarını dikkatinize sunuyor ve onları nadasa bırakıyorum. Açıklamaları onaylayıp onaylamadığım çok önemli değil. Kuşkusuz büyük ölçüde onaylıyorum. En azından büyük bir yalanın kör perdesini aralıyorlar.
Ek olarak: Durup durup reklam jargonuyla sosyoloji konuşan Şerif Mardin’e şöyle bir dokundurması da önemli!