20 Eylül tarihli “AKP’nin Karatepeli Taktikleri” başlıklı yazım bana “Amca” diye hitap eden bir okura ilham vermiş. O da bana kendince bir Karatepeli fıkrası gönderdi:
“Selamlar Özdemir Amca ben sana daha ilginç bir fıkra anlatayım da dinle. Kesinlikle bu AKP’lilere uyar inan bana. Karatepe’nin bir köyünde 500’e yakın insan yaşarmış, ama köy bir tepenin eteklerinde olduğu için her gün köylüler tepede bulunan büyük bir kaya yüzünden korku içinde yaşarlarmış, her gün kahvehaneye gidip bu konu hakkında fikir üretirlermiş, kimisi bağlayalım kimisi etrafını örelim dermiş, içlerinden birisi de uzaktan bunları seyredermiş. Neyse bu şahıs benim bir fikrim var demiş ve herkes adama söyle fikir fikirdir demiş. Adam ben bir gün yoldan gelirken bir atlı geliyordu ve atlıyı korkutmak için saklandım bir köşeye ve de atlı tam yanımdan geçerken atın önüne çıkıp böööööö dedim ve de at korkudan yönünü değiştirdi demiş. Köylüler de ne var bunda demiş normaldir atın korkudan yönünü değiştirmesi demiş, ve adam fikrini söylemiş. Siz yukarı tepeye çıkacaksınız ve o büyük kayayı yuvarlayacaksınız ben de aşağıda bir yere saklanıp kaya tam benim olduğum yere geldiğinde önüne çıkıp bööööööö diyeceğim ve de kayayı korkutacağım o zaman kaya yönünü değiştirip köye zarar vermez demiş. Köylüler de neden olmasın deyip uygulamaya geçmişler ve de çıkmışlar kayanın oraya ve de adam aşağıda saklanmış bekler, köylü kayayı yuvarlamış ve de seslenmişler geliyor haberin olsun diye ve de kaya büyük bir hızla aşağıya doğru giderken adamın olduğu yere geldiğinde adam kayanın önüne çıkıp bööööö demiş ama kaya bu dinler mi hem adamı hem köyü dümdüz edip gitmiş. Köylüler de olmadı ya korkutamadık demişler, hem köyden olmuşlar hem de o belki de yuvarlanmayacak kayayı yerinden oynatmışlar. Kısacası bu AKP’lilerin de yaptığı bu amca. Zannettiler ki bunlar bizim restimizi görmezler dediler ama maalesef adamlar zaten firsat kolluyor seni kapıdan kovmak için ya da silip atmak için bunlar da tam Karatepeliler gibi...Sen bööööö dersen elin adamı sana bakmaz bile, üstünden atlar geçer sen de baka kalırsın böyle işte. Saygılarımla. Mustafa. *** Bana “Amca” diyen gönüllü yeğenim Mustafa Bey’in anlattığı öyküyü okudunuz. Anlatması hiç de fena değil, ama şu ikide bir kullandığı “ve de”ler olmasa... *** Başbakan Erdoğan’ın meydan okumasından sonra Avrupa Birliği’nden gelen “Ceza Yasası çıkmazsa görüşmeler başlamaz” cevabını AKP kurmayları “Bunlar resmi açıklama değil, görevliler kendi özel düşüncelerini açıklıyorlar” diyerek birkaç saat avundular. Avrupa Birliği Komisyonu “Sen misin işin şakaya gelmediğini anlamayan” tarzına uygun bir resmi açıklama yaptı: “Türk Ceza Kanunu olmazsa müzakerelere başlanmaz!” AB Komisyonu sözcüsü Jean Filori de Günter Verheugen’in Alman “Bild am Sonntag” gazetesine verdiği demeci tekrarladı: “TCK reform sürecinin hayati unsurudur. Geçmemesi durumunda AB Komisyonu müzakerelerin başlamayacağını söyleyecek.” *** Durum bundan ibarettir! Yazılarımı düzenli okuyanlar benim gözü kapalı olarak AB’den yana olmadığımı bilirler. AB’nin yanında yer almıyorum. Ama “Zina” işinde AB’yi eleştirme hakkına kimsenin sahip olmadığını söylüyorum. Sen kalkıp AB’den kız istiyorsun, o da senden bir Singer dikiş makinesi, tapulu bir ev, gelinin koluna on tane sarı burma, boynuna beşi bir yerde istiyor, sen de kabul ediyorsun. İş uygulamaya gelince çamura yatıyorsun. Tıpkı böyle! *** Ben TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı AKP’li Mehmet Dülger’in yalancısıyım. Dülger “AKP’miz pişmemiş aşureye benziyor!” diyor (Hürriyet, 21.090.04) Mehmet Dülger’in çok önemli bir yanlışı var: Zaten pişmemiş karışıma aşure denmez! Ama olan Türkiye’ye oluyor. AKP’ye yönelik eleştirilerimin dozu bundan fazla olmayacak. AKP asıl şimdiye kadar kendini yağlayanların bir süre sonra başlayacak bombardmanından korksun! Avrupa Birliği konusunda baklavanın altının piştiğini ileri sürenler, şimdi Mehmet Ali Birand gibi sakılımlı konuşuyorlar. Avrupa Birliği çalışmaları ancak şimdi başlayacakmış... Günaydın! Hayır şimdi başlamayacak. Aralık 2004’te başlayacak ve Türkiye 10-15 yıl bir Sırat Köprü’sünün üzerinde yürüyecek. Ben bunu tam iki yıldır söylüyordum. AB bilginleri ancak şimdi, Başbakan Erdoğan’ın Brüksel’e malumat vermeye gidip talimat alarak dönmesinden bu yana işin gerçek yanını fark ediyorlar.