YİRMİ yıl kadar önce bir dergi, belki de Hürriyet Sanat Dergisi, yazınsal (edebi) yaratı ve izlek (tema) alanları konulu bir özel sayı yayınlamıştı.
Ben de ayaküstü bir şeyler söylemiştim bu konuda. Mısırlı bir sanat eleştirmeninin bu özel sayıda yayınlanan yanıtını hiç unutmam: "Müslüman bir yazarın izlek araştırması gerekmez, çünkü bütün izlekler Kuran’da vardır" diyordu. Bu mantığa göre bir Müslüman yazarın grev, işçi-işveren ilişkisi konusunda, aile içi şiddet ve ensest konusunda bir roman ya da öykü yazması olanaksızdı.
Kuran, kuşkusuz, roman yazarlarının izlek alanlarına bir sınır getirmiyordu. Sınır ve yasağı, Mısırlı eleştirmen örneğinde olduğu gibi Müslümanlar getiriyordu.
* * *
Birkaç yıl önce Kazablanka’da bulunduğum sırada bir Tancalı kadın ressam, benimle görüşmek istediğini söyledi. Öğrenmek istediği şuydu: Türk ressamlar özellikle kadın resmi olmak üzere insan resmi, insan yüzünün resmini yapabiliyorlar mıydı?
"Elbette!" dedim.
Peki bunları kamusal alanlarda, galerilerde özgürce sergileyebiliyorlar mıydı?
"Nü resimleri bile sergilenebiliyor!" dedim.
"Keşke ben de Türkiye’de yaşasaydım!" dedi. Çok hüzünlendi.
Kendisini teselli ettim: Türkiye’de bazı tutucu belediyelerin müstehcen diye heykelleri parklardan kaldırdığını, nü resimlerin ise kimi zaman üzerlerinin örtüldüğünü söyledim.
"Peki yasal işlem yapılıyor mu?" diye sordu.
"Hayır" demem üzerine, "Gördünüz mü Fas ile Türkiye’nin farkı burada!" dedi.
* * *
Terör söz konusu olduğu zaman, İslam’ın teröre geçit vermediğini söylerler. Ki doğrudur.
Gündelik yaşam, düşünce ve inançlar konusunda İslam’ın hoşgörü, tolerans dini olduğunu söylerler ki bu da doğrudur.
Terörist olanlar, hoşgörüsüz olanlar, toleranssız olanlar dinler değil, bu dinlere fanatikçe inananlar. İnançlarını, inanç sınırlarının dışına taşırıp politize edenler. İnançlarını ticaret nesnesine dönüştürenler. Sorun bunlarda. Yoksa dindar çoğunluğun fanatizmle bir ilişkisi yoktur.
* * *
Humeyni’nin öldürülmesi için fetva verdiği Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri’nden sonra şimdi de ABD’li gazeteci Sherry Jones’un "Medine’nin Mücevheri" (Jewel of Medina) adlı romanı fanatik Müslümanların hedefi haline geldi: Kitap Sırbistan’da yayınlandıktan sonra toplatıldı. Kitabın İngiltere’deki yayıncısı Martin Rynja’nın evine molotofkokteylli saldırı düzenlendi. Bunun üzerine yayınevi, kitabın yayınını askıya aldı.
Kitabın ABD’deki yayıncısı Beaufort Kitapları, "Medine’nin Mücevheri"nin 15 Ekim’de satışa sunulacağını açıkladı. Bekleyip görelim!
Bir yazarı en çok tabular kışkırtır. Yazınsal yaratı ise düşünceyi açıklama özgürlüğünün temel taşlarından biri. "Medine’nin Mücevheri"ni bir Türk romancı da yazabilirdi.
Bir romanda İslam’ın ya da başka dinlerin kutsallarına saldırı varsa, bu romanın yayınlandığı ülkede mahkemeler de var. Kuşkusuz yaratı özgürlüğü de, düşünceyi açıklama özgürlüğü de sınırsız değil. Ama sınırı yasalar koyar, dinsel fanatizm değil!