GAZETELERDE hemen hemen aynı fotoğraf: Saddam'ın kof-naylon heykeli yere serilmiş... Heykelin üzerinde beyaz entarili, ayağı tokyolu bir genç erkek tepinmekte...
Çevrede heykele karşı hücuma geçmiş Iraklılar. Aynı görüntüleri bütün televizyonlarda naklen ve ‘‘36 kısım tekmili birden’’ izledik: İçler acısı manzara! Bu adamlar parayla kiralanmış değillerse, hem referanssız barışçılar hem de referanslı AKP hükümeti fena halde yanılmış olmalı.
Ulusal çıkarlara aykırı da olsa kayıtsız-şartsız barış havariliği yapan herhangi bir insanı eleştirmek aklımın ucundan bile geçmez. Çünkü benim gözümde bireysel özgürlüğün sınırı yoktur. Ama hükümet, kamu kurum ve kuruluşları söz konusu olunca bir tek devindirici ve yönlendirici güç ve dürtü vardır: Ulusal güvenlik ve ulusal çıkar!
* * *
AKP hükümeti (güya) bölgesel barışı korumak ve Irak halkını ABD'ye ezdirmemek için Türkiye'nin stratejik ortağını ortada bıraktı. Tezkerenin geçmesini engelleyen anlayış hem stratejiye hem de ortaklık kavramına ters düşüyordu.
AKP hükümeti barışı korumak amacıyla yola çıkmıştı. Ama ne barışı koruması ne de savaşa engel olması mümkündü. Ne var ki çıkardığı tezkere ile savaşa hizmet sundu ve sonuçta izlediği politika her bakımdan ülkenin zararına oldu. Şu anda, bu zararın ancak mızrak ucunu görebilmekteyiz.
Elbette biliyorum, böylesine çok karmaşık topludurumlarda (konjonktürlerde) düşeş niyetine atılan zar hepyek gelebilir. Evdeki pazarlık çarşıya uymamıştır. Uymayabilir. Fakat böyle bir durumda, yanlışın kaynağını gitmek gerekir.
* * *
Hükümetin ve TBMM AKP grubunun, tezkereler sürecinde izlediği politikanın esin kaynağı ve referansı hiçbir zaman ulusal çıkar olmadı. AKP hükümetinin esin kaynağı dinseldi, referansı ise ‘‘Din kardeşlerimizle dayanışma’’ idi.
Oysa ne Müslüman ülkelerin çoğunluğunun ne de Arap ülkelerinin büyük bir bölümünün AKP hükümetininkine benzer bir hassasiyet ve referansı vardı. İslam devletleri örgütünden bile ABD'yi caydırabilir bir karar çıkmadı. Çıkamazdı zaten! Eğer AKP belediye sınırları içinde geçerli bir iç politika hesabının uluslararası piyasada geçerli olamayacağını anlayacak kadar zeki ve basiret sahibi olabilseydi, Türkiye şimdi çoğul bir çıkmazın ortasında bulunmazdı.
* * *
Yönetim biçimi ne olursa olsun geleceğin Irak'ının biçilip dikileceği masada ABD, İngiltere ve gözde ortakları Kürtlerin dışında Polonya, Avustralya ve belki de Patagonya bulunacak. Ve Türkiye kendi çıkarına aykırı kararların alınacağı masayı uzaktan ve imrenerek seyretmek zorunda kalacak. Bunun sonucu olarak Türkiye, Kuzey Irak'a müdahale etmek zorunda kalır da başına bir iş gelirse, bunun tek sorumlusu ulusal çıkarları değil de seçmenin İslami hassasiyetlerini referans almış olan AKP hükümetidir. Peşmergelerin Musul ve Kerkük'te tapu ve nüfus dairelerinde yaptığı talanın sorumluluğu da AKP hükümetine aittir.