Edgar Morin’in izinde

“KİMLİK”, kimlik arayışı ve kimlik davasını, “birlik” ve “bütünlük” düşmanlığına dönüştüren ve Türkiye’yi bu anlayışa yönlendirmeye çalışanların düşünsel sefaletinden söz etmek istiyorum. İlkel kimlik davası ve açılımı sadece bunalım getirir.

Haberin Devamı

Şimdi Edgar Morin’i izleyelim:

* * *

“Gerçekten de soyut bir Avrupa evrenselciliği vardır. Komünist evrenselciliği de soyut idi. Ulusların kendilerine özgü gerçekliklerini reddediyordu. Bana göre, büyük Avrupa evrenselciliği özeleştiriye dayanır. Montaigne’in özeleştirisi, fatihlerin (conquistador) gerçek barbarlar olduğunu, Amerika yerlilerinin yamyam olmadığını gösteriyordu. Gerçek evrenselcilik (tümelcilik) çeşitliliğe (farklılığa) saygı duyar: Evrenselciliğin kaynağı farklılıktır (çeşitliliktir), ama farklılığın da kaynağı birliktir; işte bu unutuluyor. Tekvin, Yaratıcı’yı tekil bir çoğulluk halinde sunar. Evrenin başlangıcından beri birlik çoğulluğu içerir. Yaratıcı güç işte buradadır. Tekillikler (biriciklikler) uğruna tepişirken, evrensellik (üniversal) unutulur, soyuta tutsak olunur. Egemen düşünce, birlik ile farklılık arasındaki bağı görmek yeteneğinden yoksun durumda.”

“Çağdaş (modern) Avrupa’nın en büyük özelliği posthıristiyan (Hıristiyanlığı aşmış) olmasıdır. Artık ne demokrasi, ne bilim, ne de teknik Hıristiyan’dır. Hıristiyanlığın kaynağında olan İncil kardeşliği artık laikleşti.”

“Hıristiyanlık Avrupa’nın tarihöncesidir. Bu, Grek mesajının dirilişi ile birlikte dünyayı, hayatı, insanı ve Tanrı’yı yeniden tartışan yeniden doğuşun ürünüdür. Fransız laikliği, ilerlemeye, akla ve demokrasiye olan inançla beslendi. Bugün bu inancın öğeleri dağılmaktadır. Laiklik kaynağına, Rönesans’a dönmek ve ilerleme, bilim ve akıl aralarında olmak üzere her şeyi yeniden sorunsallaştırmak (tartışmak) zorundadır.”

* * *

Haberin Devamı

Bir ateist olan Edgar Morin bunları inancı sağlam bir filozof olan Paul Thibaud ile tartışırken söylüyor. Metninin kıyısına “Türkiye’yi yönlendirmeye çalışanların trajedilerinden söz et” diye yazmışım. “Birlik yoksa çokluk da yoktur. Birlik çokluktur” diye bir başka not da var.

Birlik elbette “biriciklik”, “teklik”, “unique”lik anlamında değil; ünite (unité) anlamında. “Birlik, bütünlük” anlamında. Tekliklerden oluşan bir birlik. Çoğulluktan, çokluktan oluşan bir birlik.

“Ülkenin birlik ve bütünlüğü” bütün kimlikleri içerir. Tersi düşünülüyor ama birlik ve bütünlük parçalandığı zaman tekil kimlikler de yok olur.
Kimliklerin etnik-dinsel bir düzleme indirgenmesi toplumun ve topluluğun ilkelleşmesi anlamına gelir. Yani kimliklerin Türk, Kürt, Laz, Arap, Çerkez, Pomak, vb. düzlemine, dinsel inancın tarikatlar ve cemaatler düzlemine indirgenmesi toplumu ilkelleştirir; evrenselliği yok eder, bütünü parçalar. Parçalar kendi kendilerine bir bütünlük oluşturmazlar, ama bir bütünlük içinde anlamlı bir varlığa sahip olabilirler.

Başka bir dünya elbette mümkündür. Ama ve ancak beynimiz terlerse!

Yazarın Tüm Yazıları