SİZ İslamcı ve şeriatçı safsatalarına bakmayın: Tarikatlara ve hurafelere teslim olmuş İslam ile demokrasi ters orantılıdır.
Tarikat ve hurafelere teslim olmuş İslam özgür değildir. Özgür olmadığı için, akıldan uzaklara düştüğü için, demokratik düzen üretemez hale gelmiştir. Düzen hiyerarşisinin tepesinde Tanrı ve Peygamber değil despot tarikat şeyhi vardır.
Böyle bir ekolojik ortamda toplumsal yapılar (kurumlar ve kuruluşlar) ve referanslar İslamileştikçe demokrasi yok olur. Bunun en yakın ve somut örneği, Pakistan ve Malezya’da görülmektedir. Aynı yazgısal olgu AKP iktidarında görünür ve görülür olmakta.
Tarikat ve hurafelerin tutsağı olmuş İslam ve yapıları, Doğu tipi toplum, devlet ve hükümet üretir ve sonunda Doğu tipi despotizm kurulur.
UTANMAZ TARİHÇİLER
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve toplumu, 1950’den bu yana, sağcı-muhafazakár-dinci iktidarlar sayesinde giderek Doğu tipi despotizme doğru yol almaktadır. Tarikat ahlakının üç önemli dayanağı vardır: Cihat, biat ve itaat!
Anayasa’nın 174. maddesinin koruması altında bulunan Devrim Yasaları’nın gerekçelerini okumadan Cumhuriyet’in Doğu despotizminin kaynaklarını kurutmayı amaçladığını anlayamayız. Mustafa Kemal, 30 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu’da yaptığı konuşmada tekke ve zaviyelerle ilgili olarak şunları söylüyordu:
"Ey efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın emrettiğini ve istediğini yapmak insan olmak için yeterlidir!"
Cumhuriyet, 30 Kasım 1925 tarihli "Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Kanun" ile feodalizme çok önemli darbeler indiriyordu. 1925 yılında TBMM’nin "Fesat kaynağı, hainane girişimlerin zemini" ilan ettiği tarikatlar, günümüzün utanmaz tarihçi ve sosyologları tarafından sivil toplum kuruluşu olarak yutturulmaktadır.
HEDEF DOĞULU TSK
Doğu despotizminin üç ayağı vardır: Dinlikten çıkmış din, feodal düzen ve ordu!
Ne var ki bu şablon 1923’ten bu yana Türkiye’de yürümüyor. Çünkü TSK, Doğu despotizminin buyruğunda değil, Cumhuriyet’e ve Devrim Yasaları’na bağlı. TSK, Doğu despotizminin dayanağı olmayı kabul etmediği için AB’ye ve demokratikleşmeye karşıymış gibi gösteriliyor. Oysa demokrasinin önündeki en büyük engel, feodal düzen ile tarikatların cihat, biat ve itaat ilkesi. Feodal düzen ve tarikatlar insanların bireyleşmesinin, bireylerin özgürleşmesinin, özgür bilinç ve irade sahibi olmasının önündeki en büyük engeldir. TSK, tarikatlar ve feodal düzen ile işbirliği yapmadığı için onu tasfiye etmeyi ve yerine Doğu despotizmine uygun bir TSK kurmayı hayal ediyorlar. Ve bu nedenle de imam hatip mezunlarını TSK’ya subay yapmak istiyorlar.
AĞIZDAKİ KİLİDİ KIRIN
2007’nin son yazısını Doğu despotizmine ayırdım. 2008 yılında bu konunun üzerinde daha çok duracağım. TSK, demokrasinin önündeki en büyük engel gibi gösteriliyor. Ama Doğu tipi despotizmin feodal ve tarikat ayakları yıkılmadan gerçek demokrasi asla kurulamaz.
Haysiyet sahibi gerçek tarihçiler ve sosyologlar, ağızlarındaki kilidi kırmalı artık!