Paylaş
Hepsinde şunu gördüm: Ermeni sorunu 1915’te başlamıştı, daha öncesi yoktu. Anadolu’da her şey güllük gülistanlık iken Osmanlı kendi Ermeni kökenli vatandaşlarını kılıçtan geçirmiş ve tehcir uygulamıştı.
Son günlerde aynı görüşü tekrarlayan iki yazı okudum bizim gazetelerde.
AÇIK GÖRÜŞ
Bir yazar, Star Gazetesi’nin 18 Ekim 2009 tarihli “Açık Görüş” ekinde şunları yazıyor:
“Diaspora hakkında söz söyleyecek olanların, eğer biraz olsun vicdan taşıyorlarsa, diaspora lafını ağızlarına almadan önce oturup şu soruların yanıtını düşünmelerinde, üstelik kırk kez düşündükten sonra konuşmalarında yarar var.
Diasporanın nasıl oluştuğunu, 1915’te yaşananlar olmasaydı, diaspora dediğimiz insanların bugün birer Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olacağını, bu insanların, buradan, bu topraklardan, Sivas’tan, Malatya’dan, Diyarbakır’dan, Tekirdağ’dan, Samsun’dan dünyanın dört bir yanına dağıldığını ve bunun sebebinin yine bu topraklar üzerinde uğradıkları insanlık dışı tavır olduğunu hatırda tutmadan, diaspora hakkında söz söylemek hangi vicdana sığar? Yerinden yurdundan edilmiş, mülklerine, topraklarına el konmuş, kiliseleri yağmalanmış, yıkılmış, cami, kaymakamlık binası, ahır, silah deposu yapılmış bu insanlardan kalan mülkler üzerinde güzel güzel oturup, diaspora hakkında söz söylemek hangi vicdana sığar?”
KAN GÖLÜNDEN 1915’E
Bunların hepsi doğru, belki eksiği var ama fazlası yok! Ama öncesini unutup tarihi 1915’te başlatmak da hangi vicdana sığar? 1774 ile 1915 arasında ne oldu? Bunun yanıtını bulmak ve bilmek zorundayız. “Ermeni Gailesi” denen Ermeni meselesi, 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’na dayanarak Rusya’nın Ortodoks Hıristiyanların, dolayısıyla Ermenilerin koruyucusu rolünü üstlenmesiyle başlamadı mı?
Erzurum’daki İngiliz Konsolosu Trotter “Hiç kuşku yok ki, (1877-1878) Rus işgali sırasında yerel polis teşkilatına alınan birçok Ermeni, fırsattan yararlanarak Müslümanlara eziyet etmişlerdir” demiyor mu? Bir zahmet edip Bilâl N. Şimşir’in belgelere dayalı “Ermeni Meselesi” (Bilgi Yayınevi, s. 54) okunmalı.
1880 sonlarında başlayan kanlı Ermeni eylemleri, 1915’e kadar devam etmedi mi? Taşnak ve Hınçak’lar pek çok kan döküp pek çok insanın canına kıymadılar mı? (s. 66)
Rumeli’de isyanlar sonucu (ve Rusya sayesinde) Bulgar devletinin kurulmasını örnek alan Ermeni komitacıları Doğu Anadolu’yu kan gölüne çevirmedi mi?
Protestan misyonerlerin ABD’ye gönderdiği Ermeniler orada vatandaşlık hakkı kazandıktan sonra Anadolu’ya geri dönüp Ermeni çeteler oluşturmadılar mı?Yakalandıklarında, ABD pasaportu taşıdıkları için cezalandırılmaktan kurtulmadılar mı?
1 YILDA 25 AYAKLANMA
Hınçak ve Taşnak komitacıları İstanbul’da sayısız suikast düzenlemediler mi? Sadece 1895 yılında 25 Ermeni ayaklanmasında binlerce insan öldürülmedi mi? Ermeniler Van’ı 80 bin insanın yok edildiği bir mezbahaya çevirmedi mi? Birinci Dünya Savaşı’nda Rus üniforması giyen Ermeniler Doğu Anadolu’dahiç katliam yapmadılar mı? Diaspora bunları da öğrenmek, bilmek ve konuşmak zorunda. Sadece küçük bir bölümünü hatırlattığımız ihanet eylemleri hiç konuşulmadan Ermeni diasporasının hal ve gidişini anlamak mümkün mü? Bu da hangi vicdana sığar?
Paylaş